* HABBAB

 

ـ40 ـ6027 ـ153ـ حَدّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمّدٍ، وَعَمْرُو بْنُ عَبْدِاللّهِ. قَاَ: ثَنَا وَكِيعٌ. ثَنَا سُفْيَانَ، عَنْ أبِي إسْحقَ، عَنْ أبِي لَيْلَى الْكِنْدِيسِّ؛ قَالَ: جَاءَ خَبَّابٌ إلى عُمَرَ، فقَالَ: ادْنُ. فَما أحَدٌ أحَقَّ بِهذَا الْمَجْلِسِ مِنْكَ، إَّ عَمَّارٌ. فَجَعَلَ خَبَّابٌ يُرِيهِ آثاراً بِظَهْرِهِ مِمَّا عَذَّبَهُ الْمُشْرِكُونَ.في الزوائد: إسناده صحيح .

40. (153) (6027)- Ebu Leyla el-Kindî anlatıyor: "Habbab, Hz. Ömer (radıyallahu anhümâ)'e uğramıştı. Hz. Ömer:"Yaklaş. Buraya, Ammar'dan başka kimse senden daha layık değildir" dedi. Sonra, Habbab, müşriklerin yaptıkları işkencelerden sırtında kalan izleri Hz. Ömer'e göstermeye başladı."[1]

 

AÇIKLAMA:

 

Habbab İbnu Eret de ilk  Müslüman olanlardandır. O da Mekke'ye  sonradan gelenlerdendir. Bu sebeple hamisizdir ve pek ağır işkencelere maruz kalmıştır. Yakılmış ateşin üzerine çıplak olarak yatırılmış, vücudundan akan yağlar ateşi söndürmüştür. Bu yanıklardan hasıl olan yara izleri ömrünün sonuna kadar vücudundan silinmediği gibi, o yaralardan baki kalan bir kısım rahatsızlıklar da tamamen geçmemiş, hayatı boyunca tedaviye başvurmuştur.Bu yüce sahabi hakkında da daha önce açıklama geçtiği için kısa kesiyoruz.[2]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/523.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/523.