* HZ. ABBAS

 

ـ35 ـ6022 ـ140ـ حَدّثَنَا مُحَمّدُ بْنُ طَرِيفٍ. ثَنَا مُحَمّدُ بْنُ فُضَيْلٍ. ثَنَا ا‘عْمَشُ، عَنْ أبِي سَبْرَةَ الْنَّخَعِيِّ، عَنْ مُحَمّدِ بْنِ كَعْبٍ

الْقُرَظِيِّ، عَنِ الْعَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ؛ قَالَ: كُنَّا نَلْقَى النَّفَرَ مِنْ قُرَيْشٍ، وَهُمْ يَتَحَدَّثُونَ. فَيَقْطَعُونَ حَدِىثَهُمْ. فَذَكَرْنَا ذلِكَ لِرَسُولِ اللّهِ #، فَقَال: »مَا بَالُ أقْوَامٍ يَتَحَدَّثُونَ فَإذَا رَأوُا الْرَّجُلَ مِنْ أهْلِ بَيْتِي قَطَعُوا حَدِيثَهُمْ. واللّهِ، َ يَدْخُلُ قَلْبَ رَجُلٍ ا“يمَانُ حَتّى يُحِبَّهُمْ للّهِ وَلِقَرابَتِهِمْ مِنِّي«.في الزوائد: رجال إسناده ثقات. إ  أنه قيل: رواية محمد بن كعب عن العباس مرسلة .

 

35. (140) (6022)- Hz. Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Kureyş'ten bir grup kendi aralarında konuşurken biz onlara rastladığımızda yanlarına varınca konuşmalarını keserlerdi. Durumu Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a anlattık. Şöyle buyurdular: "İnsanlara ne oluyor ki, kendi aralarında konuşurlarken Ehl-i Beytimden bir adamı görünce konuşmalarını kesiyorlar. Allah'a yemin olsun! Onları Allah için ve bana  olan akrabalıkları için sevmeyenlerin kalplerine iman girmez."[1]

 

AÇIKLAMA:

 

Sindî bu konuşmaların sır mahiyetinde olmadığına, hususiyet arzetmeyen konular olması gerektiğine dikkat çeker. Çünkü hususiyet arzeden, sır olan konuşmaların yabancıya karşı kesilmesi ayıplanamaz der. Öyleyse Kureyşliler, öfke ve düşmanlıklarını ifade etmek için konuşmalarını kesmekte idiler. Nitekim Aleyhissalâtu vesselâm'ın sert çıkışı da bunu te'yid eder.Resulullah'ın Al-i Beyti sevmelerini mü'minlere emretmesi şu ayetin muhtevasına uygundur "(Ey Resulüm, onlara) de  ki: "Tebliğ vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim akrabaya ve Ehl-i Beytime karşı muhabbettir" (Şûra 23).Şu halde Al-i Beyti, hem Allah'ın rızası, hem de Resul-ü Ekrem'in hoşnutluğu için, mü'minler sevmelidirler, radıyallahu anhüm ecmain.[2]

 

ـ36 ـ6023 ـ141ـ حَدّثَنَا عَبْدُ الْوَهَابِ بْنُ الْضَّحَّاكِ. ثَنَا إسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ، عَنْ صَفْوَانَ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ عَبْدِالرَّحْمنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ، عَنْ كَثِيرِ بْنِ مُرَّةَ الْحَضْرَمِيِّ، عَنْ عَبْدِ اللّهِ بْنِ

عَمْرٍو؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: »إنَّ اللّهَ اتَّخَذَنِي خَلِيً كَمَا اَتَّخَذَ إبْرَاهِيمَ خَلِيً. فَمَنْزِلِي وَمَنْزِلُ إبْرَاهِيمَ في الْجَنَّةِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُجَاهَيْنِ. وَالْعَبَّاسُ بَيْنَنَا مُؤْمِنٌ بَيْنَ خَلِيلَيْنِ«.في الزوائد: إسناده ضعيف، تفاقهم على ضعف عبدالوهاب. بل قال فيه أبو داود: يضع الحديث. وقال الحاكم: روى أحاديث موضوعة. وشيخه إسماعيل اختلط بأخرة. وقال ابن رجب: انفرد به المصنف وهو موضوع. فإنه من  بيا عبدالوهاب. وقال فيه أبو داود. ضعيف الحديث .

 

36. (141) (6023)- Abdullah İbnu Amr anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri beni kendisine Halil ittihaz etti, tıpkı İbrahim aleyhiselam'ı Halil ittihaz ettiği gibi. Kıyamet günü, cennette benim  menzilimle Aleyhisselam'ın menzili yüz yüzedir. Abbas da  aramızda, iki halil arasında  bir mü'mindir."[3]

 

AÇIKLAMA:

 

Hz. Abbas (radıyallahu anh), Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimizin en çok sevdiği zatlardan biridir. Onun Resulullah nezdinde öyle yüce bir hatırı ve hürmeti vardır ki, Resulullah onu hiç kırmazdı. Ashab, Aleyhissalâtu vesselâm nezdinde görülmesi gereken işleri için çoğu kere onu şefaatçi yaparlardı. Bir Buhârî rivayeti Hz. Ömer'in, yağmur duasına çıktığı vakit, Abbas'la tevessül edip: "Allah'ım... Sana peygamberimizin amcası  Abbas ile tevessül ediyor yağmur diliyoruz. Onun yüzüsuyu hürmetine yağmur  ver!" diye dua ettiğini ve her seferinde duasının kabul  gördüğünü belirtir.Hz. İbrahim'le de irtibatlanması, Aleyhissalâtu vesselâm gibi onun da o yüce ve pak nesilden gelmesi ve onun torunları arasında yer almasından ileri gelir. Hz. Abbas, Resulullah daha hicret etmemiş iken, Mekke'de zahirde müşrik olduğu halde, Aleyhissalâtu vesselâm'ı sevmiş ve himaye etmiştir.[4]

 


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/517.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/517.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/518.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/518.