* EZANDA TERCİ'

 

ـ213 ـ6200 ـ708ـ حَدّثَنَا مُحَمّدُ بْنُ بَشَّارٍ، وَمُحَمّدُ بْنُ يَحْيى. قَاَ ثَنَا أبُو عَاصِمٍ. أنْبَأَنَا ابْنُ جُرَيْحٍ. أخْبَرَنِي عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أبِي مَحْذُورَةَ، عَنْ عَبْدِاللّهِ بْنِ مُحَيْرِيزٍ، وَكَانَ يَتِيماً فِي حِجْرِ أبِي مَحْذُورَةَ بْنِ مِعْيَرٍ، حِينَ جَهَّزَهُ إلى الشَّامِ. فَقُلْتُ ‘بِي مَحْذُورَةَ: أيْ عَمِّ! إنِّي خَارِجٌ إلى الشَّامِ، وَإنِّي أُسْأَلُ عَنْ تَأذِينِكَ. فَأخْبَرَنِي أنَّ أبَا مُحْذُورَةَ قَالَ: خَرَجْتُ فِي نَفِرٍ. فَكُنَّا بِبَعْضِ الطَّرِيقِ. فَأذَّنَ مُؤَذَّنُ رَسُولِ اللّهِ # بِالصََّةِ، عِنْدَ رَسُولِ اللّهِ # فَسَمِعْنَا صَوْتَ الْمُؤَذَّنِ وَنَحْنُ عَنْهُ مُتَنَكِّبُونَ. فَصَرَخْنَا نَحْكِيهِ، نَهْزَأُ بِهِ. فَسَمِعَ رَسُولُ اللّهِ #. فَأرْسَلَ إلَيْنَا قَوْماً فَأقْعَدُونَا بَيْنَ يَدَيْهِ. فَقَالَ: »أيُّكُمُ الّذِي سَمِعْتُ صَوْتَهُ قَدِ ارْتَفَعَ؟« فَأشَارَ إلَيَّ الْقَوْمُ كُلُّهُمْ، وَصَدَقُوا. فَأَرْسَلَ كُلَّهُمْ وَحَبَسَنِي. وَقَالَ لِي: »قُمْ فَأذِّنْ«. فَقُمْتُ، وََ شَيْءَ أكْرَهُ إلَيَّ مِنْ رَسُولِ اللّهِ # وََ مِمَّا يَأْمُرُونِي بِهِ فَقُمْتُ بَيْنَ يَدَيْ رَسُولِ اللّهِ #، فَألْقَى عَلَيَّ رَسُولُ اللّهِ التَّأذِينَ هُوَ بِنَفْسِهِ. فَقَالَ »قُلْ: اللّهُ أكْبَرُ، اللّهُ أكْبَرُ، اللّهُ أكْبَرُ، اللّهُ أكْبَرُ. أشْهَدُ أنْ َ إلهَ إَّ اللّهُ، أشْهَدُ أنْ َ إلهَ اَِّ اللّهُ. أشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً رَسُولُ اللّهِ، أشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً رَسُولُ اللّهِ« ثُمَّ قَالَ لِي: »اِرْفَعْ مِنْ صَوْتِكَ. أشْهَدُ أنْ َ إلَهَ إَّ اللّهُ، أشْهَدُ أنْ َ إلهَ إَّ اللّهُ، أشْهَدُ أنَّ مُحمّداً رَسُولُ اللّهِ أشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً رَسُولُ اللّهِ. حَيَّ عَلَى الصََّةِ، حَيَّ عَلَى الصََّةِ. حَيَّ عَلَى الْفََحِ، حَيَّ عَلَى الْفََحِ اللّهُ أكْبَر، اللّهُ أكْبَرُ. َ إلهَ إَّ اللّهُ« ثُمَّ

دَعَانِي حِينَ قَضَيْتُ التَّأذِينَ فَأعْطَانِي صُرَّةً فِيهَا شَيْءٌ مِنْ فِضَّةٍ. ثُمَّ وَضَعَ يَدَهُ عَلَى نَاصِيةِ أبِي مُحْذُورَةَ. ثُمَّ أمَرَّهَا عَلَى وَجْهِهِ، ثُمَّ عَلَى ثَدْيَيْهِ، ثُمَّ عَلَى كَبِدِهِ، ثُمَّ بَلَغَتْ يَدُ رَسُولِ اللّهِ # سُرَّةَ أبِي مُحْذُوَرةَ. ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: »بَارََكَ اللّهُ لَكَ وَبَارَكَ عَلَيْكَ« فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللّهِ! أمَرْتَنِى بِالتَّأذِينِِ بِمَكَّةَ! قَالَ »نَعَمْ. قَدْ أمَرْتُكَ« فَذهَبَ كُلُّ شَيْءٍ كَانَ لِرَسُولِ اللّهِ # مِنْ كَرَاهِيَةٍ، وَعَادَ ذلِكَ كُلُّهُ مُحَبَّةً لِرَسُولِ اللّهِ # فَقَدِمْتُ عَلَى عَتَّابِ بْنِ أسِيدٍ، عَامِلِ رَسُولِ اللّهِ # بِمَكَّةَ، فَأَذَّنْتُ مَعَهُ بِالصََّةِ عَنْ أمْرِ رَسُولِ اللّهِ #.قَالَ: وَأخْبَرَنِى ذلِكَ مَنْ أدْرَكَ أبَا مَحْذُورَةَ، عَلَى مَا أخْبَرَنِي عَبْدُ اللّهِ بْنُ مُحَيْرِيزٍ.في الزوائد: هذا الحديث ثابت في غير صحيح البخاريّ. لكن في رواية المصنف زيادة، وإسنادها صحيح، ورجالها ثقات .

 

213. (708) (6200)- Ebu Mahzûre İbnu Mi'yer (radıyallahu anh)'in terbiyesinde yetim olarak yetişen Abdullah İbnu Muhayrız'dan rivayet edildiğine göre, "Ebu Mahzûre, kendisini Suriye'ye göndermek üzere hazırlarken, Abdullah, Ebu Mahzûre'ye  şöyle dediğini anlatıyor: "Ey amcacığım! Ben Suriye'ye gidiyorum ve senin ezan okuyuşunun (hikâyesini) soruyorum."Ravi, bunun üzerine Ebu Mahzûre'nin şunu anlattığını belirtir: "Ben bir grupla birlikte yola çıkmıştım. Epey bir yol almıştık. Resulullah  (aleyhissalâtu vesselâm)'ın müezzini Aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında namaz için ezan okudu. Biz de müezzinin sesini Aleyhissalâtu vesselâm'a arkamız dönük olarak işittik.

Biz onun sesini alaylı alaylı tekrar edip  yansıladık. (Bu yaptığımızı) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) işitti. Bize bazı kimseler yollayarak yanına çağırttı, önüne oturttu ve: "Kulağıma kadar gelen ses hanginizin?" dedi. Arkadaşlarım beni işaretlediler. Doğru da söylediler. Resulullah, onları geri çevirdi, beni alıkoydu. Sonra bana: "Kalk ezan oku!" dedi. Doğruldum. (Ezanı bilmediğimden) öyle mahçup olmuştum ki, o anda nazarımda Resulullah'tan  ve yapmamı emrettiği şeyden daha menfur bir şey yoktu. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın önünde doğrulmuş, öyle kalmıştım.Bunun üzerine Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), ezanı kendisi bana okudu. Arkadan: "Haydi söyle!" dedi. Allahuekber, Allahuekber, Allahuekber, Allahuekber, eşhedü en la ilahe illallah, eşhedu en la ilahe illallah, eşhedü enne Muhammede'r-Resulullah, eşhedü enne Muhammede'r-Resulullah!"Sonra bana şunu söyledi: "Sesini yükselt. Eşhedü en la ilahe illallah, eşhedu en lailahe illallah, eşhedü enne Muhammed'r-Resulullah, eşhedu enne Muhammede'r-Resulullah, hayye ala'ssalati, hayye  ala'ssalah, hayye ale'lfelahi hayye ale'lfelah. Allahuekber Allahuekber, lailahe illallah!"Sonra, ezanı bitirince beni çağırdı ve bana içerisinde gümüş para bulunan bir çıkın verdi. Sonra elini Ebu Mahzûre'nın alnına koydu, arkadan yüzüne kaydırdı, sonra göğsü üzerine götürdü, sonra ciğerinin üzerine kaydırdı. Sonra Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın mübarek eli, Ebu Mahzûre'nın göbeği üzerine ulaştı. Sonra Aleyhissalâtu vesselâm: "Allah seni mübarek kılsın, Allah sana bereket yağdırsın"dedi. Ben de:"Ey Allah'ın Resulü! Bana Mekke'de ezan okumam emir buyursanız?" dedim."Haydi emrettim!" buyurdular.Derken içimde Resulullah'a karşı duyduğm bütün kötü hisler kayboldu. Yerine Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sevgisi doldu. Hemen Resulullah'ın Mekke'deki valisi Attab İbnu Esid'in yanına geldim. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın emri sebebiyle Attab'ın yanında namaz için ezanı ben okudum."Ravi der ki: "Ebu Mahzûre'ye  yetişenler bu hadiseyi, Abdullah İbnu Muhayriz'in bana anlattığı şekil üzere bana tahdis ettiler."NOT: Ezanla ilgili kıssa daha önce genişçe açıklandı. [1]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/629-630.