BİRİNCİ FASIL

 

YEMİN KELİMESİ VE KENDİSİYLE YEMİN EDİLENLER

 

ـ5811 ـ1ـ عن ابن عبّاس رَضِيَ اللّهُ عَنهما: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ # لِرَجُلٍ حَلَّفَهُ: احْلِفْ بِاللّهِ الّذِي َ إلهَ إَّ هُوَ مَالَهُ عِنْدَكَ شَيْءٌ، يَعْنِي لِلْمُدَّعِي[. أخرجه أبو داود .

 

1. (5811)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) yemin teklif ettiği bir kimseye şöyle söyledi:

"Haydi! Kendinden başka ilah olmayan Allah'a kasem ederek o kimsenin yani iddia sahibinin sende hiçbir şeyi olmadığına yemin et!" [Ebu Davud, Akdiye 24, (3620).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

İslam'da ihtilaflı davalarda, ispatlayıcı delil getirme işi, iddia sahibine (Müddei) düşer, davalı dediğimiz müddea  aleyhe de yemin  düşer. Sadedinde olduğumuz hadiste, Resulullah  davalının nasıl yemin etmesi gerektiğini belirtmektedir. İslam yemin meselesini işlerken, muteber olan ve olmayan yeminlere de yer verir. Normal olarak yemin, Allah'ın ad ve sıfatlarıyla yapılır. Şeref, namus vs. üzerine yapılan yeminler, yemin değildir.[2]

 

ـ5812 ـ2ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]أكْثَرُ مَا كَانَ يَحْلِفُ رَسُولُ اللّهِ #: َ، وَمُقَلِّبَ القُلُوبِ[. أخرجه الخمسة إ مسلماً .

 

2. (5812)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yaptığı yeminlerin çoğu şöyleydi: "Kalpleri çeviren Zat'a yemin olsun, hayır!" [Buharî, Eyman  3, Kader 14, Tevhid 11; Muvatta, Nuzur 14; Ebu Davud, Eyman 16, (3263); Tirmizî, Nüzûr 12, (1540); Nesâî, Eyman 2, (7, 2, 3).] [3]

 

ـ5813 ـ3ـ وعن أبى سعيد رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # إذَا اجْتَهَدَ في الْيَمِينِ قال: َ، وَالّذِى نَفْسُ أبِى الْقَاسِمِ بِيَدِهِ[. أخرجه أبو داود .

3. (5813)- Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) yeminde mübalağa edince: "Hayır! Ebu'l-Kasım'ın  nefsini elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun ki..." derdi." [Ebu Davud, Eyman 12, (3264); İbnu Mace, Kefarat 1, (2090).][4]

 

ـ5814 ـ4ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]كَانَتْ يَمِينُ رَسُولِ اللّهِ # إذَا حَلَفَ: َ، َوأسْتَغْفِرُ اللّهَ[. أخرجه أبو داود .

 

4. (5814)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Yemin ettiği zaman Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yemini: "Hayır! Allah'a istiğfar ederim ki..." şeklindeydi." [Ebu Davud, Eyman 12, (3265).][5]

 

ـ5815 ـ5ـ وعن قتيلة بنت صيفي امرأة من جهينة رَضِيَ اللّهُ عَنها قالت: ]أتَى يَهُودِيٌّ لِرَسُولِ اللّهِ #، فَقَالَ: إنَّكُمْ تُنَدِّدوُنَ وَإنَّكُمْ تُشْرِكُونَ، وَتَقُولُونَ: مَا شَاءَ اللّهُ وَشِئْتُ، وَتَقُولُونَ: وَالْكَعْبَةِ. فأمَرَهُمْ رَسُولُ اللّهِ # إذَا أرَادُوا أنْ يَحْلِفُوا أنْ يَقُولُوا: وَرَبَّ الْكَعْبَةِ؛ وَيَقُولُ أحَدُهُمْ: مَاشَاءَ اللّهُ ثُمَّ شِئْتُ[. أخرجه النسائي .

 

5. (5815)- Katîle Bintu Sayfî -ki Cüheyne'den bir kadındır- (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir Yahudi uğradı ve:

"Siz Müslümanlar Allah'a benzerler koşuyor ve şirke düşüyorsunuz ve diyorsunuz ki:  "Allah  istedi  ben de istedim." Yine diyorsunuz ki: "Ka' be'ye yemin olsun!"

Bunun üzerine Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ashab'a, yemin etmek istedikleri zaman "Ka'be'nin Rabbına  kasem olsun!" demelerine ve: "Allah istedi sonra da ben istedim" demelerini emretti." [Nesaî, Eyman 9, (7, 6).][6]

 

AÇIKLAMA:

 

Yemin, şanı yüce olan şeyler üzerine yapılır. Bu sebeple öncelikle dinen mukaddes olan şeyler üzerine yemin tecviz edilmiştir. Allah'ın zat ve sıfatları gibi. Cahiliye devrinde birkısım putlar üzerine de yemin edilirdi. Resulullah  bunları yasaklamıştır.

Yukarıda, Resulullah'ın  umumiyetle yaptığı yemin şekilleri görülmektedir. Bu örnekler bize, Aleyhissalâtu vesselâm'ın farklı  şekillerde yemin etmiş olduğunu göstermektedir.

5814 numaralı Ebu Hureyre hadisinde "Allah'a  istiğfarım olsun, hayır!" şeklindeki ifade, yeminden ziyade, yemine benzeyen bir tabirin yemin makamında kullanılmasıdır. Manası: "İş, söylediğimin hilafına olursa Allah'a  istiğfar ederim" demektir. Görüldüğü üzere bu yemin değildir, ancak sözü te'kid maksadıyla yemin makamında söylenmiş bir sözdür. Aliyyu'l-Kâri,   َ وَاَسْتَغْفِرُ اللّهَ   ifadesindeki vavın atıf vavı olabileceğinden hareketle mahzuf bir matuf aleyh olması gerekir der ve şöyle bir manaya tevcihini uygun bulur: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) mübalağalı şekilde yemin ederek (Hayır!) kelamını kullanınca "Ve estağfirullah (Allah'a istiğfar ederim)" derdi. Yani bu, "Benden vaki ve sadır olup Allah'ın bildiği şeylere karşı Allah'a istiğfar ederim" demektir. Zira, her ne kadar  bunda muaheze yoksa da, ebrarın hasenatı  mukarrebinin seyyiatıdır." [7]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/286.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/286.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/286.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/287.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/287.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/287.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/287-288.