* VARİSE VASİYET

 

ـ5798 ـ1ـ عن عمرو بن خارجة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]خَطَبَ رَسُولُ اللّهِ # عَلى نَاقَتِهِ، وَأنَا تَحْتَ جِرَانِهَا وَهِيَ تَقْصَعُ بِجَرَّاتِهَا، وَإنَّ لُعَابَهَا لَيَسِيلُ بَيْنَ كَتِفَيَّ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ: إنَّ اللّه تَعالى أعْطَى كُلَّ ذِى حَقٍّ حَقّهُ، فََ وَصِيّةَ لِوَارِثٍ[. أخرجه أصحاب السنن، لكن رواية أبي داود عن أبي أمامة.»الجرانُ« باطن العنق مما يلي ا‘رض.و»القَصعُ« شدة المضغ.و»الجرّةُ« ما يخرجه البعير من بطنه ليجترّهُ، وإنما يفعل ذلك البعير إذا كان مطمئناً. فإذا خاف شيئاً قطع الجرة .

 

1. (5798)- Amr İbnu Hatice (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) devesinin üzerinde hitabede bulundu. Ben devenin boynunun altında idim. Deve durmadan geviş getiriyor, hayvanın salyası omuzlarımın arasında akıyordu. İşte bu esnada Aleyhissalâtu vesselâm'ın şu sözünü işittim:

"Allah Teala hazretleri her hak sahibine hakkını verdi. Bu sebeple varislerden biri lehine vasiyet yoktur." [Tirmizî, Vesaya 5, (2122), Nesai, Vesaya 5, (6, 247).][1]

 

ـ5799 ـ2ـ وعن طلحة بن مصرف قال: ]سَأَلْتُ ابنَ أبِي أوْفَى رَضِيَ اللّهُ عَنه. هَلْ أوْصَى النّبىُّ #؟ قَالَ: َ. قُلْتُ: فَكَيْفَ كَتَبَ عَلى النَّاسِ الْوَصِيَّةَ، أوْ أمَرَ بِهَا وَلَمْ يُوصِ؟ قَالَ: أوْصَى بِكِتَابِ اللّهِ تَعالى[. أخرجه الخمسة إ أبا داود.

 

2. (5799)- Talha İbnu Musarrıf anlatıyor: "İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anh)'ya: "Resulullah vasiyette bulundu mu?" diye sordum.

"Hayır" dedi. Ben tekrar:

"Öyleyse,  kendi vasiyette bulunmaksızın halka nasıl vasiyeti farz kılar veya emreder?" dedim.

"Kitabullah'ı vasiyet etti!" diye cevap verdi." [Buharî, Vesaya 1, Megazî 83, Fezailu'l-Kur'an 18; Müslim, Vasiyet 16, (1634); Tirmizî, Vesaya 4, (2120); Nesâî, 2 (6, 240).][2]

 

AÇIKLAMA:

 

İbnu Ebi Evfa vasiyetin mutlak manada nefyini kastedmiyor. Çünkü, zaten vasiyet Kur'an'la sabit bir müessese. Nitekim İbnu Ebi Evfa bu maksadını ortaya koymak, Resulullah'ın da vasiyete  yer verdiğini göstermek için, sözünü: "Aleyhissalâtu vesselâm Kur'an-ı Kerim'i vasiyet etmiştir" cümlesiyle tamamlıyor. İbnu Ebi Evfa bu sözüyle Aleyhissalâtu vesselâm'ın "Size, uyduğunuz takdirde sapıklığa düşmeyeceğiniz bir şey bırakıyorum: Kitabullah"  hadisini kasdetmiş olabilir. Öyle ise sadedinde olduğumuz hadis, Resulullah'ın para, mal, köle nevinden şahsî bir varlık üzerinde vasiyet bırakmadığını kasdetmiştir.

Bu ifadede mübalağa var mı sorusuna gelince, "yok!" demek gerekir. Çünkü Buhârî'de de kaydedilen bir rivayette: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öldüğü zaman dirhem, dinar, köle veya herhangi başka bir şey bırakmamıştı. Bıraktığı şeyler beyaz katırı ile silahı ve (yolculara) bağışladığı bir arazi idi" denmektedir. Hz. Aişe de Aleyhissalâtu vesselâm'ın "dirhem, dinar, koyun, deve hiçbir şey bırakmadığını, vasiyette bulunmadığını" belirtmiştir.

Öyleyse, geride servet olabilecek herhangi bir mal bırakmayınca, bittabi olmayan mal üzerinde vasiyet de olmayacaktır. Nevevî, burda zikri geçen araziyi Resulullah'ın sağlığında bağışladığını, katır, silah ve benzeri şeylerin de miras  malı kılınmadığını, Aleyhissalâtu vesselâm'ın geride bıraktığı  her şeyin sadaka yapıldığını, bu sebeple bunlardan sonra vasiyet edebilecek malî değeri olan bir şey bırakmadığını belirtir.

Son olarak bir husus daha belirtelim: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın, vefat sırasında ifade ettiği birkaç vasiyeti mevcuttur. Rivayetlerde bu bize intikal etmiştir. Müslim ve Nesai'de gelen bazı rivayetlere göre üç vasiyet-i Nebevi mevzubahistir:

1) Arap Yarımadası'nda iki din olmamalıdır: "Arap Yarımadası'nda iki din  baki kalmamalıdır." Bazı rivayetlerde bu şart, Yahudilerin Arap Yarımadası'ndan çıkarılması şeklinde ifade edilmiştir: "Yahudileri Arap Yarımadası'ndan çıkarın."

2) Heyetlere hediye verilmesi: "(Size taşradan gelecek heyetlere (hiçbir ferdini unutmaksızın) benim verdiğim gibi siz de hediye verin."

3) Namaz ve köleler: "Resulullah'ın en son medar-ı bahs edip tavsiye ettiği husus "Namaz  ve sağ ellerinizin malik olduğu köleler ve cariyeler idi."

Esasen İbnu Ebi Evfa'nın "Kitabullah'ı vasiyet etti" ifadesinin içinde pek çok şey vardır. Çünkü dinin temel kaynağı odur, dinde olupda Kur' an'da olmayan ciddi bir mesele yoktur. Hatta Aleyhissalâtu vesselâm tarafından teşrî  edilmiş bulunan her şey Kur'an'da mevcuttur denebilir. Çünkü Kur'an'da: "Resulumüz size her ne getirmişse onu alın, her ne  yasaklamışsa ondan kaçının, terkedin" (Haşir 7) emredilmiştir.[3]

 

ـ5800 ـ3ـ وعن ا‘سود بن يزيد قال: ]ذَكَرُوا عِنْدَ عَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنها أنَّ عَلِيّاً رَضِيَ اللّهُ عَنهُ كَانَ وَصِيّاً لِرَسُولِ اللّهِ # قَالَتْ: مَتَى أوْصَى إلَيْهِ، وَقَدْ كُنْتُ مُسْنِدَتَهُ الى صَدْرِي، فَدَعَا بِالطَّسْتِ، فَلَقَدِ انْخَنَثَ في حِجْرِي، وَمَا شَعَرْتُ أنَّهُ مَاتَ، فَمَتَى أوْصَى إلَيْهِ[. أخرجه الشيخان والنسائي.»اِنْخِنَاثُ« انثناء وانكسار، أرادت أنه استرخى فانثنت أعضاؤه .

 

3. (5800)- Esved İbnu Yezid anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nin yanında, Hz. Ali'nin Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın vasisi olduğunu söylemişlerdi:

"Resulullah  ona ne zaman vasiyette bulundu? Öleceği sırada o benim göğsüme yaslanmış vaziyette idi, bir  leğen getirtti. Kucağımda bükülmüştü, öldüğünü bile hissetmedim. Öyleyse ona ne zaman vasiyet etti" diye itiraz etti." [Buharî, Vesaya 1, Megazî 83; Müslim, Vasiyyet 19, (1636); Nesâî, Vesaya 2, (6, 240).][4]

 

ـ5801 ـ4ـ وعن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده: ]أنَّ الْعَاصَ بْنَ وَائِلِ السَّهْمِي أوْصَى أنْ يُعْتَقَ مِائَةُ رَقَبَةٍ. فَأعْتَقَ عَنْهُ ابْنُهُ هِشَامٌ خَمْسِينَ، وَأرَادَ ابْنُهُ عَمْرٌو أنْ يُعْتِقَ عَنْهُ الْخَمْسِينَ الْبَاقِيَة. فقَالَ: حَتّى أسْألَ رَسُولَ اللّهِ، فأتَاهُ فَسَألَهُ فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللّهِ! إنَّ أبِي أوْصى أنْ يُعْتَقَ عَنْهُ مِائَةُ رَقَبَةٍ، وَإنَّ هِشَاماً أعْتَقَ عَنْهُ خَمْسِينَ وَبَقِيَتْ عَليَّ خَمْسُونَ، أفَأُعْتِقُ عِنْهُ؟ فَقَالَ #: إنَّهُ لَوْ كَانَ مُسْلِماً فَأعْتَقْتُمْ عَنْهُ، أوْ تَصَدَّقْتُمْ عَنْهُ، أوْ حَجَجْتُمْ عَنْهُ بَلَغَهُ ذلِكَ[. أخرجه أبو داود .

 

4. (5801)- Amr İbnu Şuayb  an ebihi an ceddihi anlatıyor: "As İbnu Vail es Sehmî [kendi adına] yüz  kölenin azad edilmesini vasiyet etti. Oğlu Hişam, ona bedel, elli tanesini azad etti. Oğlu Amr da ona bedel geri kalan elliyi azad etmek istedi ve:

"Hele Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir sorayım!" dedi, ona gelip:

"Ey Allah'ın Resulü! Babam,  kendi adına, yüz köle azad edilmesini vasiyet etmişti. Hişam onun adına elli köle azat etti! Benim üzerime de elli tanesi kaldı. Onun adına ben  azad edebilir miyim?" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm, bana:

"Eğer o Müslüman idiyse, ona bedel azad etseniz veya ona bedel sadaka verseniz veya ona bedel hacc yapıverseniz bu ona ulaşırdı"  buyurdular."  [Ebu Davud, Vesaya 16, (2883).][5]

 

AÇIKLAMA:

 

Son rivayet, gayr-i müslim bir kimsenin vasiyetine uyulup uyulmayacağı meselesiyle ilgilidir. Çünkü As İbnu Vail, her ne kadar İslam devrini idrak etmiş ise de, Müslüman olmadan ölmüştür. Bu sebeple olacak ki, oğlu Amr, Müslüman olmadan  ölmüş bulunan babasının vasiyetine uyarak köle azad etmesi caiz mi, değil mi diye tereddüt geçirerek Aleyhissalâtu vesselâm'a gidip sorar. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın  cevabını değerlendiren alimler, sadakanın kâfire faydası olmayacağına hükmederler. Hadisten çıkan diğer hüküm de şudur: Müslümana  malî ve bedenî ibadetler fayda sağlamaktadır.

Hülasa hadis, kâfirin Müslüman olan varislerine, kâfirin yaptığı, kurbiyete matuf vasiyetlerini infazın vecibe olmadığına delil kılınmıştır.[6]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/262.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/263.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/264.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/264-265.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/265.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/265-266.