* HZ. ÜMMÜ SELEME RADIYALLAHU ANHA

 

ـ5614 ـ1ـ وعنها رَضِيَ اللّهُ عَنها قالت: ]لَمَّا انْقَضَتْ عِدَّتِي بَعَثَ الىَّ أبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه يَخْطِبُنِي فلََمْ أتَزَوَّجْهُ. فَبَعَثَ رَسُولُ اللّهِ # عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ يَخْطُبَهَا عَلَيْهِ، فَقَالَتْ: أخْبِرْ رَسُولَ اللّهِ # أنِّي امْرَأةٌ غَيْرَي، وَأنِّي مُصْبِيَةٌ، وَلَيْسَ أحَدٌ مِنْ أوْلِيَائِي شَاهِدٌ. فَذَكَرَ ذلِكَ لَهُ. فَقَالَ: اِرْجِعْ إلَيْهَا، فَقُلْ لَهَا: أمَّا غَيْرَتُكِ فسَأدْعُو اللّهَ أنْ يُذْهِبَهَا عَنْكِ، وَأمَّا صِبْيتُكِ فَسَتُكْفَيْنَ أمْرَهُمْ؛ وَأمَّا أوْلِيَاؤُكِ فَلَيْسَ أحَدٌ مِنْهُمْ شَاهِدٌ وََ غَائِبٌ يَكْرَهُ ذلِكَ. فَقَالَتْ ُبْنِهَا: يَا عُمَرُ! قُم فَزَوِّجْ رَسُولَ اللّهِ # فَزَوَّجَهُ[. أخرجه النسائي.»امرأةُ غَيْرَى« كثيرة الغيرة.و»المُصْبِيةُ« ذات صبيان وأود صغار .

 

1. (5614)- Hz. Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "İddetim  sona erince, Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh) bana (bir elçi göndererek)  istetti ve evlenme teklif etti. Ben kabul etmedim. Derken Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ömer (radıyallahu anh)'i göndererek kendisi için Ümmü Seleme'yi  istetti. Ümmü Seleme, Ömer'e: "Resulullah'a haber ver. Ben çok kızkanç bir kadınım ayrıca benim çok çocuğum var, bir de velilerimden hiçbiri burada hazır değil!" dedi. O da gidip Resulullah'a aktardı. Aleyhissalâtu vesselâm, Ömer'e:

"Ona dön ve kendisine söyle ki: "Kızkançlığına gelince, senden onu gidermesi için Allah'a dua edeceğim. Çocuklarına gelince, onların himayesi de görülecektir. Velilerin  meselesine gelince, onlardan hazır veya gaib hiç biri bu evliliği yadırgamayacak" buyurdular. Bunun üzerine Ümmü Seleme oğluna: "Ey Ömer! Kalk!  Resulullah'la beni nikahla" dedi. O da nikahladı." [Nesaî, Nikah 28, (6, 81).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ)'nın ismi  Hind'dir. Babası Ebu Ümeyye Huzeyfe İbnu'l-Muğîre'dir. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ümmü Seleme ile hicretin dördüncü yılında Cemaziyü'l-ahir ayında evlenmiştir. Ümmü Seleme ve zevci ilk Müslümanlardan ve Habeşistan'a hicret edenlerdendir. Sonra Mekke'ye gelmişler, oradan da Medine'ye  hicret etmişlerdir. Rivayette geçen "Çok çocuk sahibiyim" fıkrasından da anlaşılacağı üzere küçük çocukları vardı: "Seleme, Ömer, Dürre, Zeyneb.

Ümmü Seleme, kocası Ebu Seleme ile hicret ederken, müşrik olan yakınları onu tevkif ederler ve hicret etmesine izin vermezler. Oğlu Seleme'yi de kocasının yakınları alıkoyar. Ebu Seleme Medine'ye tek başına intikal eder. Kocasından ve oğlundan ayrılan Ümmü Seleme  her gün, sabahtan akşama kadar gözyaşları dökmeye başlar. Bu, günlerce devam eder.  Sonunda merhamete gelen yakınları onun da hicretine izin verirler. Çocuğunu da alarak Medine'ye gelip kocasına kavuşur.

Ümmü Seleme Resulullah'la evlendiği  zaman çocuğu Zeyneb henüz onu emmekte idi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) çocuğu  annesinin yanında gördükçe gerdek yapmıyordu. Durumu sezen Ammar İbnu Yasir çocuğu  götürür. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm gerdek yapar.[2]

Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) güzelliği, aklı ve isabetli re'yi ile meşhurdu. Hudeybiye'de sulh yapıldığı zaman Resulullah, Ashab'a kurbanlarını kesip traş olmalarını ve ihramdan çıkmalarını emrettiği halde, Ka'be'yi tavaf etmek maksadıyla yola çıktıkları için, tavafsız bunları yapmak Ashab'ın ağrına gidiyor, bu sebeple emr-i Nebevî'yi icraya kimsenin eli varmıyordu. Resulullah'ı, mükerrer emirlerine rağmen dinleyen yoktu. Aleyhissalâtu vesselâm üzgün olarak çadırına girdi. Üzüntünün sebebini öğrenen Ümmü Seleme: "Ey Allah'ın Resulü, sen kurbanını kes, traşını ol, ihramdan çık. Ashabın seni taakip edecektir!" diye tavsiyede bulundu. Aleyhissalâtu vesselâm bu tavsiyeye uydu. Aynen onun söylediği gibi, Ashab da kalkıp menasiki birer birer icra ettiler. Bu vak'a onun dirayetine örnek olarak hep zikredilmiştir.

Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) hicretin 59. yılında Şevval ayında Allah'ın rahmetine kavuştu. Daha muahhar yıllarda öldüğüne dair rivayetler de vardır.[3]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/494.

[2] Çocuğunu emzirmekte olan Ümmü Seleme ile gerdekten kaçınması 5719. hadiste görülecek olan "gayle" meselesinden ileri gelebilir.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/494-495.