DÖRDÜNCÜ FASIL

 

NİKAH ADABI

 

ـ5636 ـ1ـ عن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنها قالت: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: أعْلِنُوا هذَا النِّكَاحَ، وَاجْعَلُوهُ في الْمَسَاجِدِ، وَاضْرِبُوا عَلَيْهِ بِالْدُّفُوفِ[. أخرجه الترمذي .

 

1. (5636)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Nikahı ilan edin, onu mescidlerde yapın. Üzerine  de def vurun." [Tirmizî, Nikah 6, (1089).][1]

 

ـ5637 ـ2ـ وعنها رَضِيَ اللّهُ عَنها قالت: ]زَفَفْنَا إمْرَأةً الى رَجُلٍ مِنَ ا‘نْصَارِ. فَقَالَ النَّبِيُّ #: يَا عَائِشَةُ أمَا كَانَ مَعَكُمْ لَهْوٌ! فَإنَّ ا‘نْصَارِ يُعْجِبُهُمُ اللَّهْوَ[. أخرجه البخاري .

 

2. (5637)- Yine Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Bir kadını, ensardan bir erkekle evlendirmiştik. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ey Aişe! Eğlenceniz yok mu? Zira ensar eğlenceyi sever!" buyurdular." [Buharî, Nikah 63.][2]

 

ـ5638 ـ3ـ وعن مُحمّدِ بن حَاطِبِ الْجُمَحِي قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: فَصْلُ مَا بَيْنَ الْحََلِ وَالْحَرَامِ الدُّفُّ وَالصَّوْتُ[. أخرجه الترمذي والنسائي.وزاد: في النِّكَاحِ .

 

3. (5638)- Muhammed İbnu Hatıb el-Cumahi anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "[Nikah'da] haramla helali ayıran fark, def ve sestir." [Tirmizî, Nikah 6, (1088); Nesâî, Nikah 72, (6, 127, 128).] [3]

 

AÇIKLAMA:

 

Yukarıda kaydedilen üç hadisin üçü de biraz farklı ifadelerle, nikahın alenî olmasını amirdir. Bir erkekle kadının hususi suretle anlaşarak yapacağı birleşme meşru değildir, zinadır. Bu sebeple üçüncü hadiste meşru birleşme ile gayrimeşru anlaşma -yani helal ile haram akitlerin- arasındaki farkın aleniyetle gizliliğin teşkil ettiği ifade edilmiştir. Helal olan, def çalarak güfte okuyarak ilan edilendir. Gizlice, sessizce yapılan da zinadır.

Resulullah birinci hadiste "Ensar eğlentiyi sever" buyurarak, düğün vesilesiyle  eğlenti yapılmasını teşvik ediyor. Bunun anlaşılması için, daha önce açıkladığımız üzere, Müslümanların hayatında ayrı bir eğlence programının olmadığını bilmek gerekir. İnsanın eğlenme ihtiyacı, birkısım düğün davet ve merasimlerle karşılanacaktır. Zamanımızda eğlence, radyo, teyp, video ve televizyon gibi vasıtalarla her günümüze ve hatta her saatimize girdiği için, düğünlerin de o devirdeki gibi defli ve sesli olmasında ısrar edilmeyebilir. Üstelik caiz olan def ve ses yerine, caiz olmayan çalgı ve şarkılar kaim olmuştur. Bu sebeple dindar çevrelerde geliştirilen mevlütlü düğünlerimiz, zahirde sünnete zıd da görünse, şayan-ı tercih olmalıdır. Böylece pekçok menhiyyatın önüne sed çekilmiş olur.

Ama bu hadislerde vurgulanan husus ihmal edilmemeli: Düğünler alenî olacak, sesli olacak, ilan edilmiş olacak. Mevlütlü düğünler bu manayı yeterince îfa etmektedir.[4]

 

ـ5639 ـ4ـ وعن عَمْرو بن شُعيبٍ عن أبيه عن جَدّهِ قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إذَا تَزَوَّجَ أَحَدُكُمُ امْرَأةً أوِ اشْتَرَى خَادِماً فَلْيَقُلْ: اَللَّهُمَّ إنِّي أسْألُكَ خَيْرَهَا وَخَيْرَ مَا جَبَلْتَهَا عَلَيْهِ؛ وَأعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهَا وَشَرِّ مَا جَبَلْتَهَا عَلَيْهِ؛ وإنِ اشْتَرى بَعِيراً فَلْيَأخُذْ بِذِرْوَتِهِ، وَلْيَقُلْ مِثْلَ ذلِكَ[. أخرجه أبو داود .

 

4. (5639)- Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Biriniz bir  kadınla evlenir veya bir  köle satın alırsa şöyle dua etsin: "Allahım, ben bunun hayırlı olmasını ve hayırlı bir yaratılış üzere olmasını diliyorum. Onun şerrinden ve şerli bir tabiat üzere olmasından sana sığınıyorum.

Eğer bir deve satın alırsa, eliyle hörgücünün üstünden tutup aynı şeyi söylesin." [Ebu Davud, Nikah 46, (2160).][5]

 

ـ5640 ـ5ـ وعن زيد بن أسلم رَضِيَ اللّهُ عَنه أنَّ رَسُولَ اللّهِ # قَالَ: ]إذَا تَزَوَّجَ أحَدُكُمُ الْمَرْأَةَ أوِ اشْتَرَى خَادِماً فَلْيَأخُذْ بِنَاصِيَتِهَا وَلْيَدْعُ بِالْبَرَكَةِ، وَإذَا اشْتَرى الْبَعِيرَ فَلْيَأخُذْ بِذِرْوَةِ سَنَامِهِ وَلْيَسْتَعِذْ بِاللّهِ مِنَ الْشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ[. أخرجه أبو داود .

 

5. (5640)- Zeyd İbnu Eslem (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Biriniz bir kadınla evlenir veya bir hizmetçi (köle) satın alırsa, perçeminden tutup ona bereketle dua etsin. Bir deve satın alınca hörgücünün tepesinden tutup, şeytan-ı racime karşı Allah'a istiazede bulunsun." [Muvatta, Nikah 52, (2, 547).][6]

 

ـ5641 ـ6ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # إذَا رَفَّأ ا“نْسَانَ إذَا تَزَوَّجَ، قَالَ: بَارَكَ اللّهُ لَكَ، وَبَارَكَ عَلَيْكَ، وَجَمَعَ بَيْنَكُمَا في خَيْرٍ[. أخرجه أبو داود والترمذي .

 

6. (5641)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), evlenen bir kimseyi şöyle tebrik ederdi: "Allah sana (evliliği) mübarek kılsın, üzerine bereket indirsin, ikinizin arasını hayırda birleştirsin." [Ebu Davud, Nikah 37, (2130); Tirmizî, Nikah 7, (1091).][7]

 

AÇIKLAMA

 

Bu hadis yeni evlenenlere nasıl dua etmek gerektiğini öğretmektedir. Cahiliye  devrinde "Kaynaşma ve oğullar" diye dua edilirmiş. Resulullah bu duayı yasaklamıştır. Çünkü kız evlatlara karşı tavır mevcuttur. Onun yerine evliliğin mübarek olması ve hayırda beraberlik  duası ikame edilmiştir.

İslam, tebrik duasında bile kendi orijinalitesini aramaktadır.[8]

 

ـ5642 ـ7ـ وعن الْحَسَنِ قال: ]تَزَوَّجَ عَقِيلُ بْنُ أبِي طَالِبٍ رَضِيَ اللّهُ

عَنه امْرَأةً مِنْ بَنِي جُشَمٍ فَقَالُوا بِالرَّفَاءِ وَالْبَنِينَ. فقَالَ: قُولُوا كَمَا قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: بَارَكَ فِيكُمْ وَبَارَكَ لَكُمْ[. أخرجه النسائي.»الرَّفاء« الموافقة وحسن المعاشرة، وإنما نهى عنه ‘نه كان من شعار الجاهلية .

 

7. (5642)- Hasan(-ı Basrî) anlatıyor: "Akil İbnu Ebi Talib (radıyallahu anh), Benî Cüşem'den bir  kadınla evlenmişti. Onu: "Kaynaşma ve oğullar" dileyerek tebrik ettiler. Fakat o: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kullandığı tabirlerle dua edin: "Allah size (evliliği) mübarek etsin ve size bereket versin" deyin!" dedi." [Nesâî, Nikah 73, (6, 128).][9]

 

ـ5643 ـ8ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنها قالت: ]تَزَوَّجَنِي رَسُولُ اللّهِ # في شَوّالٍ وَدَخَلَ بِي فِي شَوَّالٍ، فَأيُّ نِسَائِهِ كَانَ أحْظَى عِنْدَهُ مِنِّي؟ وَكَانَتْ تَسْتَحِبُّ أنْ تُدْخِلَ نِسَاءَهَا في شَوَّالٍ[. أخرجه مسلم والترمذي والنسائي .

 

8. (5643)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) benimle Şevval'de nikah yapmıştı.  Şevval'de gerdek yaptı. Yanında hangi kadını benden daha bahtlı idi?"

[Urve der ki: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)] yakınlarından olan kadınları Şevval  ayında gerdeğe sokmayı müstehab addederdi." [Müslim, Nikah 73, (1423); Tirmizî, Nikah 9, (1093); Nesâî, Nikah 77, (6, 130).][10]

 

AÇIKLAMA:

 

Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) burada bir cahiliye âdetinin batıl olduğuna dikkat çekiyor. Şarihler, Arapların cahiliye devrinde Şevval ayında nikahtan kaçındıklarını, bunu iyi saymadıklarını belirtir. Halbuki  Resulullah hem nikahını hem de zifafını Şevvalde yapmıştır. Günümüzde bile "iki bayram arası düğün olmaz" lafını işitiriz. Bu, cahiliye inancının hâlâ yaşamaya devam ettiğini gösterir. Halbuki Resulullah ve Hz. Aişe fiilî tatbikatlarıyla bu anlayışın batıl olduğunu ortaya koymuştur.[11]

 

ـ5644 ـ9ـ وعن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ

#: أمَا لَوْ أنَّ أحَدَكُمْ إذَا أرَادَ أنْ يَأتِي أهْلَهُ قَالَ: بِسْمِ اللّهِ، اَللَّهُمَّ جَنِّبْناَ الشَّيْطَانَ وَجَنِّبِ الشَّيْطَانَ مَا رَزَقْتَنَا، ثُمَّ قُدِّرَ بَيْنَهُمَا في ذلِكَ وَلَدٌ لَمْ يَضُرَّهُ الشَّيْطَانُ أبَداً[. أخرجه الخمسة إ النسائي .

 

9. (5644)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Sizden kim hanımına temas etmek isteyince: "Allah'ın adıyla! Allahım, bizi şeytandan uzak tut ve şeytanı da bize vereceğin nasipten uzak tut!" dese, sonra da Allah bu temastan onlara bir evlad nasip etse, şeytan ona ebediyen zarar vermez." [Buharî, Bed'ü'l-Halk 11; Müslim, Nikah 116, (1434); Ebu Davud, Nikah 46, (2161); Tirmizî, Nikah 8, (1092).][12]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Bu hadis münasebet-i cinsiyede mühim bir edeb tesbit etmektedir: Besmele ve dua ile başlamalı. Yapılacak dua rivayetlerde bazı farklılıklar arzeder. Hasan Basrî'nin, Abdurrezzak'ın Musannaf'ında gelen bir mürseli şöyledir:

"Kişi hanımına gelince bismillah desin ve şu duayı okusun: "Allahım, bize vereceğin nasibi hakkımızda mübarek kıl. Bize nasib ettiğin şeyde şeytana bir pay koyma." Böyle derse, kadın hamile kaldığı takdirde çocuğun salih olacağı ümid edilir."

2- Besmele çekildiği takdirde çocuğa gelmeycek olan zararlar nelerdir? Bu hususta ulema farklı yorumlar ileri sürmüştür. Bu yorumlara geçmeden önce, Kadı İyaz'ın yer verdiği bir görüşte ittifak edildiğini belirtmek isteriz: Buna göre "Bu hadiste, belirtilen edebe uyulduğu takdirde, bütün hallerde, her çeşit zararlara karşı bir koruma hasıl  olacağını hiç kimse söylememiştir, her ne kadar hadisin zahiri bunu ifade etse de." Bu noktadaki ittifak, bir başka  hadiste "İstisna  edilen dışında her doğan çocuğun karnına şeytanın  mutlaka dürteceği"nin bildirilmiş olmasıdır ki, bu  dürtme de bir nevi zarardır.

Farklı yorumlardan bazıları:

* Bir kısım alimler: "Şeytan besmelenin bereketine çocuğa musallat olmaz. Bilakis haklarında "Şüphesiz ki kullarımı zorla  saptıracak bir gücün yoktur. Sana uyan azgınlar müstesna" (Hicr 42) denmiş olan  kullar cümlesindendir" demiştir. Hasan-ı Basrî'den kaydettiğimiz mürsel rivayetin bunu te'yid ettiği de belirtilmiştir.

* Bazıları: "Murad, doğarken çocuğun karnına dürtmez demektir" demiş ise de, bu görüş mezkur hadisin zahiriyle zıdlığa düştüğü için kabul görmemiştir.

* Bazıları: "Çocuğun bedenine zarar vermez" demiştir.

* Bazıları: "Çocuğa şeytan çarpmaz" demiştir.

* İbnu Dakiku'l-Îd: "Çocuğun diyanetine zarar vermeyeceğini ifade etmesi de muhtemeldir" demiştir. Ancak bundan ismet iddiası hatıra gelir, halbuki hiç kimse ismet sahibi olmayacağı için, bu mana da kabul görmemiştir.

* Davudî, biraz farkla: "Çocuğu küfre atacak şekilde dininde fitneye düşürmez" diye anlamış, "Masiyetten ismet iddia edilemez" demiştir.

* Bazı alimler de: "Annesiyle cima sırasında şeytan  babasına iştirak etmez" diye anlamıştır. Çünkü Mücahid'den gelen bir rivayette: "Temasta bulunup  besmele çekmeyen kimsenin ihliline şeytan sarılır, onunla birlikte temasa iştirak eder" denmiştir. İbnu Hacer, bu te'vili doğruya en yakın yorum olarak değerlendirir.

3- İbnu Abbas'tan gelen rivayetler, gerek helada ve gerekse  temas  esnasında besmele çekmenin mekruh olduğunu ifade eder. Bu rivayetle sadedinde olduğumuz rivayet arasında tezad iddia edenler olmuşsa da, aslında böyle bir tezaddan söz edilemez. Çünkü hadis, besmelenin, temastan önce söylenmesini ifade etmektedir. [13]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/528.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/528.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/528.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/529.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/529-530.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/530.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/530.

[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/530.

[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/531.

[10] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/531.

[11] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/531.

[12] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/532.

[13] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/532-533.