İKİNCİ BAB

 

ÖLÜM VE ÖLÜMLE İLGİLİ BAHİSLER

 

(Bu babta yedi fasıl vardır.)

 

*

 

BİRİNCİ FASIL

 

ÖLÜMÜN BAŞLANGICI VE GELİŞİ

 

ـ5416 ـ1ـ عن أبي سعيدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: لَقِّنُوا مَوْتَاكُمْ َ إلَهَ إَّ اللّهُ[. أخرجه الخمسة إَّ البخاري .

 

1. (5416)- Ebu Saidi'l-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Lailahe illallah demeyi telkin edin." [Müslim, Cenaiz 1, 2, (916, 917); Tirmizî, Cenaiz 7, (976); Ebu Davud, Cenaiz 20, (3117); Nesâî, Cenaiz 4, (4, 5).][1]

 

ـ5417 ـ2ـ وعن مَعْقِلِ بْنِ يَسَارٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ # اِقْرَءُوا عَلى مَوْتَاكُمْ سُورَةَ يس[. أخرجه أبو داود .

 

2. (5417)- Ma'kıl İbnu Yesar (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Yasin suresini okuyun." [Ebu Davud, Cenaiz 24, (3121); İbnu Mace, Cenaiz 4, (1448).][2]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Birinci hadis, muhtazar denen can çekişme halinde olan bir hastanın yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet veya her ikisini birden okuyarak telkinde bulunulması tavsiye edilmektedir. Telkin, onların telaffuz edilmesi suretiyle olur. Alimler, hastaya "bunu söyle!" diye emretmemek gerektiğini, yanında söylemekle iktifa edilmesini tavsiye ederler. Telkin çok sık olmamalıdır. Bir kere söylendi mi hemen tekrar edilmemeli, araya başka bir kelam girmişse arkadan bir kere daha söylenmeli derler.

Resulullah bir başka hadislerinde "Kimin son sözü Lailahe illallah olursa cennete girer" buyurarak ölülerimizin son kelamlarının Lailahe illallah olmasının ehemmiyetini belirtmiştir. Bir başka hadiste de: "lailahe illallah  kelimesini, ölüm onunla sizin aranıza girmeden çok tekrar edin, öleceklerinize de telkin edin"  buyrulmuştur.

2- İkinci hadis, muhtazarlara Yasin suresinin okunmasını tavsiye etmektedir. Bazı alimlerimiz, buradaki hikmeti, Yasin suresinde ahiretle ilgili bahislerin çokluğuyla izah eder. "Surede Allah'ın zikri, kıyamet ve yeniden diriltilme ile ilgili haller mevcuttur. Muhtazar, bunları işiterek, o ahvalle  ünsiyet peyda eder" derler. Fahreddin-i Razi, Tefsir-i Kebir'inde Aleyhissalâtu vesselâm'ın "Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'an'ın kalbi Yasin'dir" sözünün yanında bir de ölüme yaklaşan kimseye Yasin suresinin okunmasının emredilmesi şu hususun ilanı olmaktadır" der ve açıklar: "O sırada lisanın kuvveti zayıftır, dermandan düşmüştür. Fakat kalp bütün varlığıyla Allah'a yönelir. Öyleyse bu esnada ona, kalbinin kuvvetini artıracak, tasdikini takviye edecek, yakinini güçlendirecek birşey okunmalıdır. İşte Yasin suresinde bütün bu hassalar mevcuttur. Zira onda yeniden dirilme, Kıyamet ahvali, eski milletlerin ahvali, sonlarının beyanı, kaderin isbatı, kulların efdalininin Allah Teala'ya dayandığı, tevhidin isbatı, Allah'ın zıddı, ortağı bulunmadığının beyanı, kıyamet alâmetleri, yeniden dirilme ve haşrin vukuu, Arasat'ta huzur-u İlahi'de toplanma, hesap, ceza, hesaptan sonra dönülecek  yerler vs. vs. hepsi mevcuttur. Bunun okunması kişide bütün bu ahvalin hatıratını yeniler ve dinin temel meselelerine karşı uyarıda bulunur, kabir ve kıyamet ahvalinden kendisini bekleyen şeyleri hatırlatır."

3-  Hadiste, "muhtazara okuyun" demiyor, "ölülerinize okuyun"  diyor. Alimler çoğunlukla "ölüler" tabirinden ölüme yaklaşanları yani muhtazarları anlamış ise de, bazıları zahirî manayı esas alarak ölülere okumayı esas almıştır. Ama, "en doğrusu her ikisinin de kastedildiğini anlamaktır" diyenler de olmuştur.

Bir kısım Hanefiler bu hadise dayanarak "Kişi amelinin sevabını bir başkasına bağışlayabilir, ameli kıraat, namaz, oruç, sadaka, hacc, hangi çeşitten olursa olsun farketmez" diye hükmetmiştir. Mu'tezile "Kişi  için ancak çalıştığı vardır" (Necm 39) ayetini göstererek itiraz etmiş ise de, ulema mukabil deliller zikrederek Mu'tezilî görüşü reddetmişlerdir (Feyzu'l-Kadir 2, 67).[3]

 

ـ5418 ـ3ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ

#: ألمْ تَرَوْا الى ا“نْسَانِ إذَا مَاتَ شَخَصَ بَصَرُهُ قَالُوا: بَلى قَالَ: فذلِكَ حِينَ يَتْبَعُ بَصَرُهُ نَفْسَهُ[. أخرجه مسلم .

 

3. (5418)- Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "İnsan öldüğü zaman gözleri nasıl belerip kalıyor, görmez misiniz?" buyurmuştu. Cemaat:"Evet, görüyoruz!" dediler. Bunun üzerine:"İşte bu, gözünün, nefsini (çıkan ruhun) takip etmesindendir!"  buyurdular." [Müslim, Cenaiz 9, (921).][4]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Hadis ruhla nefsin aynı şey olduğunu ifade etmektedir. Çünkü, ölünce bedenden çıkan şey "nefis" kelimesiyle ifade edilmiştir.

2- Alimler ölümün ruhu değil, bedeni yok  ettiğini, ruhun baki kaldığını ifade ederler. Cesedden de acbu'zzeneb denen kuyruk sokumu kemiğinin çürümeyeceği, bedenin yeniden diriltilmesi o nüveden başlatılıp tamamlanacağı hadislerde gelmiştir.

3- Alimler ölüm vücudî mi, ademî mi yani bir yokluk hadisesi mi, varlık hadisesi mi diye münakaşa etmişlerdir.  Vücudî diyenler, ölümün de hayatın da yaratıldığını ifade eden ayete (Mülk 2) dayanırlar, ademî olduğunu söyleyenler, mezkur ayetteki "yaratmak"tan muradın takdir olduğunu söyleyerek te'vil ederler.[5]

 

ـ5419 ـ4ـ وعن أمِّ سَلَمة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]دَخَلَ رَسُولُ اللّهِ # عَلى أبي سَلَمَة وَقَدْ شَقَّ بَصَرُهُ، فأغْمَضَهُ. ثُمَّ قَالَ: إنَّ الرُّوحَ إذَا قُبِضَ تَبِعَهُ الْبَصَرُ. فَضَجَّ نَاسٌ مِنْ أهْلِهِ فقَالَ: َ تَدْعُوا عَلى أنْفُسِكُمْ إَّ بِخَيْر، فإنَّ الْمََئِكَةَ يُؤَمِّنُونَ عَلى مَا تَقُولُونَ. ثُمَّ قَالَ: اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ‘بِي سَلَمة، وارْفَعْ دَرَجَتَهُ في الْمَهْدِيِّينَ، وَاخْلُفْهُ في عَقَبِهِ في الْغَابِرِينَ، واغْفِر لَنَا وَلَهُ رَبَّ الْعَالَمِينَ، وَافْسَحُ لَهُ في قَبْرِهِ وَنَوِّرْ لَهُ فيهِ[. أخرجه الخمسة إ البخاري.

 

4. (5419)- Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ebu Seleme (radıyallahu anh)'nin yanına girdi. Ebu Seleme'nin gözleri açık kalmıştı, onları kapattı. Sonra:

"Ruh kabzedildi mi göz onu takip eder" buyurdu. Ehlinden bazıları feryad u figan koparmıştı. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Kendinize kötü temennide  bulunmayın, hayır dua edin! Çünkü melekler,  söylediklerinize amin derler!" buyurdu. Sonra ilave etti:

"Allahım, Ebu Seleme'ye mağfiret buyur! Derecesini hidayete erenler arasında yükselt. Arkasında kalanlar arasında ona sen halef ol! Ey Alemlerin Rabbi! Ona da bize de mağfiret buyur! Ona kabrini geniş kıl, orada ona nur ver!" [Müslim, Cenaiz 7, (920); Tirmizî, Cenaiz 7, (977); Ebu Davud, Cenaiz 19, 21, (3115, 3118); Nesâî, Cenaiz 3, (4, 5).][6]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Gözleri açık kalmıştı diye çevirdiğimiz   شَقَّ بَصَرُهُ tabiri, ölen bir kimsenin gözlerini bir noktaya dikip, başka tarafa çevirememesidir. Ölenin gözleri öylece açık kalır. Yanındakiler, bu halden hasıl olan çirkinliği bertaraf etmek için gözleri kaparlar.

2- Gözün ruhu takip etmesi, ölünce çıkan ruhun peşinden gözün ona bakmasıdır.

3- "Arkasından kalanlar arasında sen ona halef ol!" cümlesiyle: "Ey Allahım, geride bıraktığı dul ve yetimlere sen koruyucu ol, rızıklarını ver, terbiye ve himayeleri aksamasın, rahmetinle muamele et" demek istemiştir.[7]

 

ـ5420 ـ5ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إذَا حُضِرَ الْمُؤْمِنُ أتَتْ مََئِكَةُ الرَّحْمَةِ بِحَرِيرَةٍ بَيْضَاءَ فَيَقُولُونَ: اخْرُجِي رَاضِيَةً مَرْضِيّاً عَنْكِ الى رَوْحٍ مِنَ اللّهِ وَرَيْحَانٍ وَرَبٍّ غَيْرِ غَضْبَانَ. فَتَخْرُجُ كَأطْيَبِ رِيحِ الْمِسْكِ، حَتّى إنَّهُ لِيُنَاوِلُهُ بَعْضُهُمْ بَعْضاً، حَتّى يَأتُوا بِهِ أبْوَابَ السَّمَاءِ، فَيَقُولُونَ: مَا أطْيَبَ هذِهِ الرِّيحَ الّتِي جَاءَتْكُمْ مِنَ ا‘رْضِ! فَيَأتُونَ بِهِ أرْوَاحَ الْمُؤْمِنِينَ، فَلَهُمْ أشَدُّ فَرَحاً بِهِ مِنْ أحَدِكُمْ بِغَائِبِهِ يَقْدُمُ عَلَيْهِ، فَيَسْألُونَهُ: مَاذَا فَعَلَ فَُنٌ؟ مَاذَا فَعَلَ فَُنٌ؟

 فَيَقُولُونَ: دَعُوهُ فَإنَّهُ كَانَ فِي غَمِّ الْدُّنْيَا. فَإذَا قَالَ فَُنٌ قَدْ مَاتَ مَا أتَاكُمْ؟ قَالُوا: ذُهِبَ بِهِ الَى أُمِّهِ الْهَاوِيَةِ وَإنَّ الْكَافِرَ إذَا حُضِرَ أتَتْهُ مََئِكَةُ الْعَذَابِ بِمِسْحٍ. فَيَقُولُونَ: اخْرُجِى سَاخِطَةً مَسْخُوطاً عَلَيْكِ الى عَذَابِ اللّهِ. فَتَخْرُجُ كَأنْتَنِ رِيْحٍ جِيفَةٍ، حَتّى يَأتُونَ بِهِ بَابَ ا‘رْضِ. فَيَقُولُونَ: مَا أنْتَنَ هذِهِ الرِّيحَ! حَتّى يَأتُونَ بِهِ أرْوَاحَ الْكُفَّارِ[. أخرجه النسائي .

 

5. (5420)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Bir Müslüman muhtazar olduğu (can çekişme anına girdiği) zaman rahmet melekleri, beyaz bir ipekle gelirler ve şöyle derler:

"Sen razı ve senden de (Rabbin) razı olarak (şu bedenden) çık. Allah'ın rahmet ve reyhanına ve sana gadabı olmayan Rabbine kavuş."

Bunun üzerine ruh, misk kokusunun en güzeli gibi çıkar. Öyle ki melekler onu birbirlerine verirler, tâ semanın kapısına kadar onu getirirler ve: "Size arzdan gelen bu koku ne kadar güzel!" derler. Sonra onu mü' minlerin ruhlarına getirirler. Onlar, onun gelmesi sebebiyle sizden birinin kaybettiği şeyinin kendisine geldiği zamanki sevincinden daha çok sevinirler. Ona:

"Falanca ne yaptı? Falanca ne yaptı?" diye (dünyadakilerden haber) sorarlar. Melekler:

"Bırakın onu, onda hâlâ dünyanın tasası var!" derler. Bu gelen (kendisine dünyadan soran ruhlara):

"Falan ölmüştü, yanınıza gelmedi mi?" der. Onlar:

"O, annesine, Hâviye cehennemine götürüldü!" derler. Aleyhissalâtu vesselâm devamla der ki:

"Kâfir muhtazar olduğu vakit, azab melekleri mish (denen kıldan kaba bir elbise) ile gelirler ve şöyle derler:

"Bu cesedden kendin öfkeli, Allah'ın da öfkesini kazanmış olarak çık ve Allah'ın azabına koş!"

Bunun üzerine, cesedden, en kötü bir cîfe kokusuyla çıkar. Melekler onu arzın kapısına getirirler. Orada:

"Bu koku ne de pis!" derler. Sonunda onu kâfir ruhların yanına getirirler." [Nesâî, Cenâiz 9, (3, 8-9).][8]

 

ـ5421 ـ6ـ وعن بُرَيْدَة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: اَلْمُؤْمِنُ يَمُوتُ بِعَرَقِ الْجَبِينِ[. أخرجه الترمذي والنسائي .

 

6. (5421)- Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Mümin alnının teriyle ölür." [Tirmizî, Cenâiz 10, (982); Nesâî, Cenâiz 5, (4, 6).][9]

 

AÇIKLAMA:

 

Alimler, hadiste gelen alın teri tâbirinden ne kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir.

* Bazısı: "Alın teri, mü'minin ölüm anında mâruz kaldığı şiddetten hasıl olur" demiş, İbnu Mes'ud'un bir hadisini delil göstermiştir. Mezkur hadiste   مَوْتِ الْمُؤْمِنِ بِعَرَقِ الْجَبِينِ يَبْقَى عَلَيْهِ مِنَ الذُّنُوبِ فَيُجَازَى بِهَا عِنْدَ الْمَوْتِ اَو يُشَدَّدُ لِيَتَمَحَّصَ عَنْهُ ذُنُوبُهُ buyrularak, mü'minin üzerinde kalan günahı sebebiyle ölüm ânında, terletici şiddetli bir sıkıntıya maruz kalacağı ifade edilir. Ancak bu hadise kaynak gösterilememiştir.

* Bazıları: "Alın teri hayadan hasıl olur. Şöyle ki: Mü'min, günahlar işlemiş olmasına rağmen kendisine müjde gelince, bundan, Allah'a karşı bir hacâlet (utanma) ve istihya duyar, böylece alnında ter hasıl olur" demiştir.

Bazıları: "Alın teri, manası anlaşılmasa da mü'minin ölümüne alâmet olarak konmuş olabilir" demiştir.[10]

 

ـ5422 ـ7ـ وعن عُبَيد بنُ خالد السّلمى عن رجلٍ من أصحاب رسول اللّهِ # قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَوْتُ الْفَجْأةِ أخْذَةُ

أسَفٍ لِلْكَافِرِ، وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِ[. أخرجه أبو داود.»ا‘سفُ« الغضب .

 

7. (5422)- Ubeyd İbnu Halid es-Sülemî Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ashabından birinden naklen anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ani ölüm, kâfir için gadab-ı İlahî'nin bir yakalamasıdır, mü'min için de bir rahmettir." [Ebu Dâvud, Cenâiz 14, (3110).] [11]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/238.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/238.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/238-239.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/240.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/240.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/241.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/241.

[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/242-243.

[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/243.

[10] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/243.

[11] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/244.