ALTINCI FASIL

 

KABİR ZİYARETİ

 

* KABİR ZİYARETİNİN YASAKLANMASI

 

ـ5477 ـ1ـ عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: لَعَنَ اللّهُ زَوَّارَاتِ الْقُبُورِ وَالْمُتَّخِذِينَ عَلَيْهَا الْمَسَاجِدَ والسُّرُجَ[. أخرجه أصحاب السنن .

 

1. (5477)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Allah kabirleri çok ziyaret eden kadınlara ve kabirlerin üzerine mescidler yapanlara, kandiller takanlara da lanet etsin." [Tirmizî, Cenaiz 61.][1]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Zevvârat, mübalağa sigasıyla çok ziyaret eden kadınlar demektir. Bu sigadan gelmiş olmasını esas alan Kurtubi ve Aliyyu'l-Kâri gibi birkısım şarihlerimiz, yasağın kabirleri çokça ziyaret eden kadınlara ait olduğunu söylemiştir. Kabirleri çokça ziyaretin, kadına terettüp eden  birkısım vazifeleri  aksatabileceği, kocasının hukukunun haleldar olmasına  sebep olacağı belirtilmiş bu durumlar olmadığı takdirde ziyaretin mekruh olmayacağı söylenmiştir.

2- Ancak bu yasağın, kabir ziyareti hususunda kadın ve erkek herkese ruhsatın gelmesinden evvele ait olduğunu söyleyen alimler de vardır. Bazı alimler, matem için, sayım yapıp övünmek için, aşırı ta'zim için yapılan ziyaretlerle ilgili yasağın halen devam ettiğini belirtmeyi de ihmal etmez. Netice olarak, "melhuz olan mahzurlar bulunmadığı takdirde,  kadın da kabir ziyareti yapabilir; kabirden, ölümden ibret almaya erkek kadar onun da ihtiyacı vardır" denilmiştir.

3- Bazı alimler, hadisteki lanetin, kabrin üzerine mescid yapanlara yönelik olduğuna dikkat çekerek, önce mescid yapılsa, sonra da mescidi yaptıran vakfın mezarı, mescide yakın inşa edilse, bu yasağın dışında kalabileceğini söylemiştir. Fakat Zeynü'l-Irakî: "Zahir olan şu  ki, burada fark yok, bir kimse bir kenarına defnedilmek kasdıyla mescit yaptıracak olsa lanete dahil olur, hatta onun mescide defni haramdır. Şayet, içine defnedilmeyi şart koşmuş olsa bu şart, mescidi gerektiren vakfına muhalefet edeceği için sahih olmaz" demiştir.

4- Kabirlerin üzerine kandil takma da yasaklanmıştır. Çünkü  fuzuli yere malın heder ve israf edilmesi mevzubahistir.[2]

 

ـ5478 ـ2ـ وعن عبداللّه بن عمرو بن العاصٍ  رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَبَرْنا مَعَ رَسُولِ اللّهِ # مَيِّتاً فَلَمَّا فَرغَ وانْصَرَفْنَا مَعَهُ حَاذَى بَابَ الْمَيِّتِ، وإذَا بِامْرَأةٍ مُقْبَلَةٍ، أظُنُّهُ عَرَفَهَا، فإذَا هِىَ فَاطِمَةُ  رَضِيَ اللّهُ عَنها. فَقَالَ: مَا أخْرَجَكِ مِنْ بَيْتِكِ؟ فَقَالَتْ: أتَيْتُ أهْلَ هذَا الْمَيِّتِ فَرَحِمْتُ إلَيْهِمْ مَيِّتَهُمْ، أوْ عَزَّيْتُهُمْ بِهِ. فَقَالَ: لَعَلَّكَ بَلَغْتِ مَعَهُمُ الْكُدَى قَالَتْ: مَعاذَ اللّهِ وقَدْ سَمِعْتُكَ تَذْكُرُ فيهَا مَا تَذْكُرُ، فقَالَ: لَوْ بَلَغْتِ مَعَهُمُ الْكُدَى؛ فَذَكَرَ تَشْدِيداً في ذلِكَ. قَالَ بَعْضُهُمُ الْكُدَى فِيمَا أحْسَبُ الْقُبُور[. أخرجه أبو داود والنسائي.وزاد »لَوْ بَلَغْتِيهَا مَعَهُمْ مَا رأيْتِ الْجَنَّةَ حَتّى يَرَاهَا جَدُّ أبِيكِ« .

 

2. (5478)- Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhümâ)  anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte bir ölü defnettik. Defin işi bitince Aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte ölünün (çıktığı evin) kapısının[3] hizasına kadar geldik. Orada gelmekte olan bir kadınla karşılaştık. Zannımca, Aleyhissalâtu vesselâm onu tanıdı. Bu, Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ) idi.

"Evden niye ayrıldın?" diye sordu.

"Şu ölünün  sahibine geldim. Ölülerine olan merhamet duygularımı onlara ifade ettim. (Allah  rahmet etsin dedim) -veya ölüleri sebebiyle onlara taziyede (başsağlığı dileğinde) bulundum" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Belki sen onlarla birlikte  kabirlere kadar vardın!?" dedi. Hz. Fatıma:

"Allah korusun!  O hususta sizin zikrettiğiniz günahı işittim,  (hiç kabre kadar gider miyim!)" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm "

"Eğer onlarla kabirlere kadar gitmiş olsaydın..." diyerek ciddi bir tehditte bulundu.

Ravilerden biri, "Küda"dan maksadın kabirler olduğunu zannederim" dedi." [Ebu Davud, Cenaiz 26, (3123); Nesâî, Cenaiz 27, (4, 27).][4]

AÇIKLAMA:

 

1- Hz. Fatıma'yı Resulullah'ın, kabirlere kadar gitmiş olma durumunda nasıl tehdit ettiğini Ebu Davud'un rivayetinde göremiyoruz.

Belki de Hz. Fatıma'ya olan hürmet, onu kinaye ile bırakmaya sevketmiştir. Nesai'nin rivayetinde görmek mümkün: "Eğer onlarla kabirlere kadar gitseydin, cenneti babanın ceddi görünceye kadar göremezdin."

Bu ibare "ebediyyen cenneti göremezdin" demektir. Çünkü "babanın ceddi" tabiriyle  cenneti görmekte çok müşkilat çekeceği ifade edilmiştir. Dilimizdeki "balık kavağa çıkınca", "çıkmaz ayın son çarşambasında" gibi tabirleri andırır. Bu ifade ise, sadece küfür ifade eden bir davranış için kullanılabileceğine göre, maksad tağliz ve mübalağadır. Aksi takdirde Resulullah'ın dedesi Abdulmuttalib'in küfrüne ve ebedî cehennemlik olduğuna hükmetmek gerekir. Halbuki onun durumu ulemaya göre kendilerine şeriat gelmeyenlerin hükmüne tabidir ve ehl-i necattır.

Ayrıca, bir kadın, cenazeyi kabristana kadar  takip etse bile, bunun ebedî cehennemi gerektiren bir küfür olmayacağı da açıktır. Böyle bir günah, azabı gerektirse bile ebedî olmaz. Ehl-i Sünnet küfrü gerektirmeyen günahlar için "cennete giremez" şeklinde ifade edilen hadisleri, "İlk girenlerle giremez" diye te'vil eder. Yani "sen cenneti ilk görenlerden olamazsın, senin cenneti görmen gecikir" demek olur.

2- Hadis taziyenin meşruluğuna, kadınların taziye için tek başlarına taziye evine gidebileceklerine delildir.[5]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/291.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/291-292.

[3] Bâbu'l-meyyit tâbiri, ne Ebu Davud'daki ne de Nesâî'deki metinde mevcut değildir. Ebu Dâvud'da فَلَمَّا حَاذَى بَابِهِ 

“Kapısının hizasına gelince” tâbiri vardır. Ölünün çıktığı ev olsa geretir.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/293.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/294.