BEŞİNCİ FASIL

 

DEFİN VE  DEFİN ŞEKLİ

 

* ŞEHİDİN DEFNİ

 

ـ5460 ـ1ـ عن هشام بن عامرٍ قال: ]جَاءَتِ ا‘نْصَارُ الى رَسُولِ اللّهِ # يَوْمَ أُحُدٍ. فَقالُوا: أصَابَنَا قَرْحٌ وَجَهْدٌ؛ فَكَيْفَ تَأمُرُنَا؟ فَقَالَ: أوْسِعُوا الْقَبْرَ وَأعْمِقُوا. وَاجْعَلُوا الْرَّجُلَيْنِ وَالثََّثَةَ في الْقَبْرِ. قِيلَ: فأيُّهُمْ يُقَدَّمُ؟ قَالَ: أكْثَرُهُمْ قُرْآناً[. أخرجه أصحاب السنن.»القرحُ« الجرح.و»الجهد« المشقة .

 

1. (5460)- Hişam İbnu Amir anlatıyor: "Uhud günü Ensar, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelip: "Bize yara ve meşakkat isabet etti, ne emredersiniz (ey Allah'ın Resulü)?" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm da:

"Kabirleri genişletin ve derinleştirin. Bir kabre iki-üç kişiyi birden koyun!" buyurdular.

"Öyleyse hangisi öne konsun?" denildi.

"Kur'an'ı daha çok bilen!" buyurdular."[1]

 

ـ5461 ـ2ـ وعن جابرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ رَسُولُ اللّهِ # يَجْمَعُ بَيْنَ الرَّجُلَيْن مِنْ قَتْلَى أُحُدٍ في ثَوْبٍ وَاحِدٍ. ثُمَّ يَقُولُ: أيُّهُمْ أكْثَرُ أخْذاً لِلْقُرآنِ؟ فَإذَا أُشِيرَ الى أحَدِهِمَا قَدَّمَهُ في اللَّحْدِ، وقَالَ: أنَا شَهِيدٌ على هؤُŒَءِ، وأمَرَ بِدَفْنِهِمْ بِدِمَائِهِمْ، وَلَمْ يُصَلِّ عَلَيْهِمْ وَلَمْ يُغَسِّلْهُمْ[. أخرجه الخمسة إ مسلماً .

قلت: والجمع بين رجلين في ثوب واحد بحيث تتقى بشرتهما يجوز. فيحمل على أنه كان يجعل بينهما حائً ثم يجمعهما فيه، أو على أنه كان يشق الثوب بينهما، وهو الظاهر لقوله فإذا أشير الى أحدهما قدّمه في اللحد. والتقديم  يمكن إ إذا كان كل واحد منهما مفرداً أو بينهما حائل واللّه أعلم .

 

2. (5461)- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Uhud şehidlerini (defin sırasında) her ikisinin (cesedini) bir giysiye koyuyor, sonra da: "Kuran'ı hangisi daha çok almıştı?"  diye sorup, onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu. Sonra da: "Ben bunlara şahidim!" diyordu. Onları kanlarıyla defnetmelerini emretti. Onlara cenaze namazı kılmadı, onları yıkamadı da." [Buhârî, Cenaiz 73, 74, 75, 76, 79, Megazi 26; Ebu Davud, Cenaiz 31, (3138); Tirmizî, Cenaiz 46, (1036); Nesaî, Cenaiz 61, (4, 62).]

(İbnu Deybe hadisin bir meselesi ile ilgili olarak şu açıklamayı yapar): "Derim ki: "İki kişinin, bir giysi içinde, derileri birbirlerine değecek şekilde birleştirilmeleri caiz değildir. Öyleyse bu "birleştirme" hadisesi, ikisinin arasına bir perde konduktan sonra gerçekleştirilmiş olacağına yahut o giysinin ikisi  arasında bölünmüş olacağına hamledilir. Zahir mana da bunu  gerektiriyor, çünkü hadiste geçen "onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu" ibaresi bunu ifade eder. Her birinin müstakil veya aralarında bir perde olmadan birini öne almak mümkün değildir.[2][3]

 

ـ5462 ـ3ـ وعن جابرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَمَّا كَانَ يَوْمُ أُحُدٍ جَاءَتْ عَمَّتِي بِأبِي لِتَدْفِنَهُ في مَقَابِرِنَا. فَنَادَى مُنَادِي رَسُولِ اللّهِ #: رُدُّوا الْقَتْلَى الى مَضَاجِعِهِمْ[. أخرجه أصحاب السنن، وهذا اللفظ للترمذي، وصححه.

 

3. (5462)- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Uhud günü,  halam, kabristanımıza gömmek için babamı (Uhud'dan  Medine'ye) getirmişti. O sırada, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın tellali şöyle nida etti: "Ölüleri yerlerine geri götürün!" [Ebu Davud, Cenaiz 42, (3165); Tirmizî, Cihad 37, (1717); Nesâî, Cenaiz 83, (4, 79).][4]

 

ـ5463 ـ4ـ وعن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]أمَرَ رَسُولُ اللّهِ # بِقَتْلَى أُحُدٍ أنْ يُنْزَعَ عَنْهُمُ الْحَدِيدُ وَالْجُلُودُ، وأنْ يُدْفِنُوا في ثِيَابِهِمْ وَدِمَائِهِمْ[. أخرجه أبو داود .

 

4. (5463)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Uhud şehidlerinin üzerinden demir(den  mamul silah, zırh gibi şeyler)in ve deri(den mamul kan bulaşmamış giyecekler)in çıkarılmasını ve onların elbiseleri ve kanlarıyla gömülmelerini emretti." [Ebu Davud, Cenaiz 31, (3134).][5]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Uhud Savaşı, Bedir'den sonra cereyan etmişti. Müslümanlar bu savaşta 70 adet şehid vermişlerdi.

Uhud Savaşı'nda şehid olanlar yıkanmadan üzerlerindeki kanlı elbiseleri çıkarılmadan  ve hatta cenaze namazı kılınmadan defnedilmişlerdi. Bazı zayıf rivayetlerde Uhud şehidlerine namaz kılındığı ifade edilmiş ve hatta, bir kavlinde Ahmed İbnu Hanbel, -rivayetler karşısında kendine has olan  nokta-i nazarına uygun olarak, onlara da itibar edip-  "Şehidler üzerine namaz kılıp kılmama hususunda muhayyerlik var; kılınsa daha iyi, kılınmasa  idare eder, gerekmez" diye hükmetmiştir. Ancak daha sıhhatli rivayetler defin sırasında değil, bilahere Resulullah'ın mezkur şehidlere namaz kıldığını göstermektedir. Hz. Hamza'ya namaz kıldığına dair gelen rivayetteki salat kelimesi lügat manasında te'vil edilerek "Onun  Resulullah'ın yanındaki hususi  yeri sebebiyle Hz. Hamza'yı tafdilen dua etmiştir" denmiştir.

Netice itibariyle bütün imamlar, şehidlerin yıkanmadan, üzerlerindeki elbiseleri ile gömüleceklerinde ittifak ederler. Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezhebinde  olanlar namaz da kılınmayacağında birleşirken, Hanefî mezhebindeki ulema ve İshak İbnu Rahuye namaz kılınacağına hükmetmiştir.

2- Şehidlerin üzerindeki deri ve demirin çıkarılmasından maksat, kefen manasını taşımayan giyeceklerin çıkarılmasıdır. Kürk, palto, miğfer, zırh, silahlar, ayakkabı  gibi şeyler  alınır. Bunlar alındıktan sonra, kalanlar normal kefenlemede sarılan miktarı aşarsa onlar da çıkarılır. Sünnete uyan kefen miktarından eksikse tamamlanır. Taharete mani bir pislik  bulaşmışsa o yıkanır, kan bulaşığı yıkanmaz.

3- Hattâbi, şehidi yıkamayı terkle ilgili olarak yapılan şu yorumu kaydeder: "Yıkamayı terketmenin manası,  şehidin kıyamet günü yarasından kanlar akar vaziyette ihya edileceği, o halde kendisine konuşulacağı,  kokusunun misk kokusu, renginin de kan renginde olacağına  dair hadisin varlığıdır. Dirilerde yıkanma namaza makrun olarak yapılır, abdest de böyledir. Temizlik herkes için namaz sebebiyle vacibtir, (şehitten) yıkama sakıt olunca namaz da sakıt olur."

Hattâbî, Uhud şehidlerinden birkaçının aynı kabre konduğunu belirten rivayetlerden şu hükümlerin çıkarıldığını belirtir:

* Tek bir kabre bir cemaat defnedilebilir.

* Toplu definlerde, efdal olanlar kıble tarafına konur.

* Kefen darlığı varsa, bütün cemaat bir kefene sarılabilir.[6]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/276.

[2] Şehitlerin elbiseleriyle gömülmeleri esas olunca, iki cesedin elbiselerinin üzerinden, tazimen usulî bir kefenle sarılmaları bedenlerinin birbirine değmesiniintac etmez. Bu husus İbnu Deybe'nin gözünden kaçmış olmalı. Kur'ân'ı çok bilenin öne alınması, cesedlerin kefenlenmezden önce tanzimleriyle ilgili bir hadsedir.(İ.C.).

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/277.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/278.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/278.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/278-279.