İKİNCİ FASIL

 

MÜZARAANIN YASAKLIGI HAKKINDA

 

ـ5385 ـ1ـ عن رافع بن خديج رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أتَاني ظُهَيْرُ، فقَالَ لي: لَقَدْ نَهى رَسُولُ اللّهِ # عَنْ أمْرٍ كَانَ بِنَا رَافِقاً. فَقُلْتُ: مَا قَالَ رَسُولُ اللّهِ # فَهُوَ حَقٌّ. قَالَ: سَألَنِي كَيْفَ تَصْنَعُونَ بِمَحَاقِلِكُمْ؟ قُلْتُ: نُؤَاجِرُهَا عَلى الرُّبُعِ وَعلى ا‘وْسُقِ مِنَ التّمْرِ وَالشّعِيرِ. قَالَ: َ تَفْعَلُوا، أزْرَعُوهَا أوْ أزْرِعُوهَا أوْ أمْسِكُوهَا. قَالَ رَافِعٌ: قُلْتُ سَمْعاً وَطَاَعةً[. أخرجه الخمسة إ الترمذي .

 

1. (5385)- Rafi İbnu Hadic (radıyallahu anh) anlatıyor: "Yanıma Züheyr geldi ve bana: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize faydalı olan bir şeyi yasakladı" dedi. Ben:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)  her ne söyledi ise, mutlaka haktır!" dedim.

"Muhâkala'yı (tarla kiralamasını) nasıl yaptığımızı sordu. Ben de:"Biz onu, dörtte bir ve kuru hurma ve arpadan vasklarla ücretlendiriyoruz" dedim,  bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:

"Öyle yapmayın! Araziyi ya kendiniz ekin veya ektirin veya (kimseye vermeyip) sahip olun!" buyurdular.

"Rafi der ki: "Ben de: "(Başüstüne!) dinlemek  ve itaat etmek (borcumuzdur!)" dedim." [Buharî, Muzaraa 18, 19; Müslim, Büyû 114, (1548); Ebu Davud, Büyû 32, (3394); Nesâî, Müzaraa 45, (7, 44, 49).][1]

 

ـ5386 ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كُنَّا أكْثَرَ ا‘نْصَارِ حَقًْ وَكُنَّا نُكْرِي ا‘رْضَ عَلى أنَّ لَنَا هذِهِ، وَلَهُمْ

هذِهِ، فَرُبَّمَا أخْرََجَتْ هذِهِ وَلَمْ تُخْرِجْ هذِهِ، فَنَهَانَا النَّبِيُّ # عَنْ ذلِك. وَأمَّا الْوَرِقُ فَلَمْ يَنْهَنَا[. أخرجه الستة.»الحَقْلُ« ا‘رض الطيبة التربة الصالحة للزراعة.و»المَحَاقَلَةُ« المفاعلة من ذلك، وهى المزارعة بالثلث أو الربع أو نحو ذلك، وقيل إكراء ا‘رض بمقدار من البرّ، وقيل بيع الطعام في سنبله، وقيل بيع الزرع قبل إدراكه .

 

2. (5386)- Yine Rafi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz ensardan tarlası en çok olan  kimseydik ve biz, şu tarla bize, şu tarla onlara (ekenlere) olmak üzere kiraya verirdik. Bazan şu tarla mahsul verirdi, şu tarla vermezdi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizi bundan yasakladı. Fakat gümüş (mukabili kiralamay)a gelince onu yasaklamadı." [Buhârî, Müzaraa 6, 12, 18, Şurut 7; Müslim, Büyû 106, (1547); Muvatta, Kira'ul-Arz 1, (2, 713); Tirmizî, Ahkam 42, (1384); Ebu Davud, Büyû 31, 32, (3392, 3393, 3395, 3397, 3398, 3399, 4000, 3401, 3402); Nesâî, Müzaraa 45, 7, (33-50).][2]

 

AÇIKLAMA:

 

Az yukarıda da (5381) açıkladığımız üzere arazinin kiraya verilmesi meselesi ulema arasında ihtilaflıdır. Yukarıda kaydedilen rivayetler, araziyi kiralama işini Aleyhissalâtu vesselâm'ın yasakladığını ifade etmektedir. Hatta bazı rivayetler, yasaklama ile  ilgili hadislerin muahhar ve dolayısıyle nasih, ruhsat ifade eden rivayetlerin de mensuh  olduğunu ifade eder. Sahiheyn'de gelen şu rivayette olduğu gibi: "Nafi anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ), Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında tarlasını kiraya verirdi. Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman devirlerinde  ve Hz. Muaviye (radıyallahu anhüm ecmain) devrinin başına kadar kiraya vermeye devam etti. Ancak Hz. Muaviye'nin hilafetinin sonlarına doğru, kendisine, Rafi İbnu Hadic'in bu meselede Aleyhissalâtu vesselâm' ın bunu yasakladığına  dair rivyette bulunduğu ulaştı. Bunun üzerine, Rafi'in yanına gitti, beraberinde ben de vardım. Meseleyi  sordu. Rafi: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) tarlaların kiralanmasını yasakladı" dedi. Bundan sonra İbnu Ömer kiralamayı teketti. Bu hususta kendisine sorulunca: "İbnu Hadic, Resulullah'ın bunu yasakladığı kanaatinde!" derdi."

Tirmizî'nin İbnu Abbas'tan kaydettiği bir rivayette: "Resulullah'ın müzaraayı yasaklamadığı, ancak insanların  birbirlerine,  rıfkla muamele etmelerini emrettiği" belirtilir. Yine Tirmizî'nin İbnu Hadic'ten kaydettiği bir rivayette Aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Birinizin tarlası varsa (onun ekimini) kardeşine bağışlasın veya kendisi eksin" dediği belirtilir.

Gerek hadislerde ve gerekse hadislerin yorumlarında teferruat var. Hepsine burada yer vermeyip, bahsin sonunda (5390'ın açıklamasında) bahsi özetleyeceğiz.[3]

 

ـ5387 ـ3ـ وعن جابرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ لِرجَالٍ مِنَّا فُضُولُ أرَضِينَ. فَقَالُوا: نُؤَاجِرُهَا بِالثُّلُثِ أوِ الرُّبُعِ أوِ النِّصْفِ. فَقَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ كَانَتْ لَهُ أرْضٌ فَليَزْرَعْهَا أوْ لِيَمْنَحْهَا أخَاهُ وََ يُؤجِرُهَا إيّاهُ وََ يُكْرِيهَا[. أخرجه الشيخان والنسائي .

 

3. (5387)- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bizden bazı kimselerin ihtiyaçlarından fazla arazileri vardı. Onlar: "Biz arazimizi üçte bire veya dörtte bire veya yarıya kiraya  verelim"  dediler. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:

"Kimin arazisi varsa bizzat eksin veya bir kardeşine bağışlasın; ne ücret mukabili versin  ne de kiraya versin!" buyurdular." [Buhârî, Müzaraa 18, Hibe 35; Müslim, Büyû 92, (1536); Nesâî, Müzaraa 45, (7, 36-38).] [4]

 

ـ5388 ـ4ـ وعن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]خَرَجَ رَسُولُ اللّهِ # الى أرْضٍ وَهِىَ تَهْتَزُّ زَرْعاً. فقَالَ: لِمَنْ هذِهِ؟ قَالُوا: اِكْتَرَاهَا فَُنٌ. فقَالَ: لَوْ مَنَحَهَا إيَّاهُ كَانَ خَيْراً مِنْ أنْ يَأخُذَ عَلَيْهَا أجْراً مَعْلُوماً[. أخرجه الشيخان والنسائي .

 

4. (5388)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) tarlaya uğramıştı, tarlada ekin üğrünüyordu.

"Burası kime ait?" buyurdular. Yanındakiler:

"Falan kimse kiraya verdi" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Eğer burayı bağışlasaydı, kendisi için bunun üzerinden muayyen bir ücret almasından daha  hayırlı olurdu" buyurdular." [Buharî, Müzaraa 9, 18, Hibe 35; Müslim, Büyû 120, (1550); Nesâî, Müzaraa 45, (7, 36).][5]

 

ـ5389 ـ5ـ وعن زيد بن ثابتٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]نَهى رَسُولُ اللّهِ # عَنِ الْمُخَابَرَةِ؛ قَالَ: وَالْمُخَابَرَةُ أنْ يَأخُذَ ا‘رْضَ بنِصْفٍ أوْ ثُلُثٍ أوْ رُبْعٍ[. أخرجه أبو داود .

 

5. (5389)- Zeyd İbnu Sabit  (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) muhabereyi yasakladı. Muhabere, tarlayı yarı, üçte bir veya dörtte bir karşılığında almaktır." [Ebu Davud, Büyû 34, (3407).][6]

 

ـ5390 ـ6ـ وعن جابرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ لَمْ يَذَرِ الْمُخَابَرَةُ فَلْيُؤْذِنْ بِحَرْبٍ مِنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ[. أخرجه أبو داود.»المخابرة« نسبة الى خيبر ‘ن النبي #: أقرّها في يد أهلها على النصف من  ثمارهم وزرعهم. فقيل خبارهم: أى عاملهم في خيبر .

 

6. (5390)- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Muhabereyi terketmeyen Allah ve Resulü ile savaş ilan etsin." [Ebu Davud, Büyû 34, (3406).][7]

 

AÇIKLAMA:

 

Son hadislerde geçen muhabere Hayber kelimesinden alınmıştır. Bununla  Hayber usulünce arazi kiralanması kastedilir.  Hayber usulünce tabirinden, Hayber Yahudileri ile Resulullah arasındaki arazi  kiralaması anlaşılmaktadır. Yani Resulullah Hayber arazisini, meyve ve ekin  mahsulatının yarısı mukabilinde Hayber Yahudilerinin elinde bırakmıştı. Sadedinde olduğumuz hadise göre bu tarz arazi  kiralanması yasaklanmıştır. Önceki tatbikat bilahare neshedilmiş olmaktadır. Ancak, bu husus ulema arasında ihtilaflıdır. Abdülhak Dehlevi'nin mevzuyu özetlemesi şöyledir:

"Müsâkât: Kişinin ağaçlarını, sulamak, bakımını yapmak, yetiştirip ürününü almak üzere bir başkasına, yarı, üçte bir, dörtte bir gibi belli bir hisse karşılığında  vermesidir. Müzaraa ise tarlaya yapılan ekim hususunda mahsulün bir  miktarı karşılığında yapılan anlaşmadır. Musakat ağaçlar üzerine, müzaraa araziler üzerine yapılır. İkisinin hükmü de birdir. Ebu Hanife'ye göre iki akid de fasiddir. Ebu hanife'nin iki ashabı ve diğer imamlara göre caizdir.

Bazı müellifler: "Ebu Hanife dışında bu muameleleri yasaklayan bir başka alim bilmiyoruz" demiştir. Ancak Züfer'in de Ebu Hanife gibi düşündüğü söylenmiştir.

el-Hidaye'de: "Fetva İmameyn'e göre verildi" denir. Caiz görenlerin delili Resulullah'ın Hayber Yahudileri ile yaptığı anlaşmadır. Bu anlaşmaya göre  ekin olsun, meyve olsun  mahsulün yarın Resulullah'a verilecektir. Ebu  Hanife'nin delili, Resulullah'ın muhabereyi -ki bu, müzaraadır- yasakladığına dair rivayettir."

Alimler, muhabereyi yasaklayan ve diğer nehyedici rivayetleri tahrime değil, tenzihe hamlederek, gerek müsakat ve gerekse müzaraanın cevazına hükmetmişlerdir.

Alimler, yasakla ilgili bazı rivayetleri tarla  sahibinin arazinin belli bir kısmını şart koşması haline hamletmişlerdir. Nitekim bu husus 5386 numaralı hadiste daha  sarih geçti. Sözgelimi kiraya verdiği arazinin "sulanabilen kısmının ürünü benim, geri kalan kısmının ürünü senin olmak şartıyla" demesi gibi. Yasağın bu çeşitten şartlarla yapılan anlaşmalara şamil olduğu söylenmiştir.

Öyle ise, cumhura  ve hatta Hanefi mezhebine göre müsakat ve müzaraa akdi meşrudur.[8]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/197.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/198.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/198-199.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/199.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/199.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/200.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/200.

[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/200-201.