* KADIN BÜRGÜLERİ

 

ـ5247 ـ1ـ عن أُمُّ سلَمةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]لَمَّا نَزَلَ قَوْلُهُ تَعالى: يُدْنِىنَ عَلَيْهِنَّ مِنْ

جََبِيبِهِنَّ. خَرَجْنَ نِسَاءُ ا‘نْصَارِ كَأنَّ عَلى رُؤُسِهِنَّ الْغِرْبَانَ مِنَ ا‘كْسِيَةِ[. أخرجه أبو داود .

 

1. (5247)- Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Cenab-ı Hakkın şu (mealdeki)  kavl-i şerifleri indiği zaman, "Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle. Evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar." (Ahzab 59) Ensar kadınları  başlarında (siyah) örtüden kargalar taşıyor oldukları halde  dışarı çıkarlardı." [Ebu Davud, Libas 32, (4101).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

Burada başlarının kargaya teşbihi, örtülerinin siyah olması sebebiyledir.[2]

 

ـ5248 ـ2ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]دَخَلَتْ أسْمَاءُ بِنْتُ أبي بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه على رَسُولِ اللّهِ # وَعَلَيْهَا ثِيَابٌ رِقَاقٌ فَأعْرَضَ عَنْهَا. وَقَالَ: يَا أسْمَاءُ! إنَّ الْمَرْأةَ إذَا بَلَغَتِ الْمَحِيضَ لَمْ يَصْلُحْ أنْ يُرَى مِنْهَا إَّ هذَا وَهذا، وأشَارَ الى وَجْهِهِ وَكَفّيْهِ[. أخرجه أبو داود .

 

2. (5248)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Esma  Bintu Ebi Bekr (radıyallahu anhümâ), üzerinde ince bir elbise olduğu halde  Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna girmişti. Aleyhissalâtu vesselâm, ondan yönünü ters  istikamete çevirdi ve:

"Ey Esma! Kadın hayız yaşına girdi mi ondan sadece şunun ve şunun dışında hiçbir yerinin görünmesi caiz değildir!" dedi ve yüzü ile ellerini işaret etti." [Ebu Davud, Libas 34, (4104).][3]

 

AÇIKLAMA:

 

Bu hadis, fitneden emin olunduğu takdirde, büluğa ermiş yabancı kadının el ve yüzüne bakılmasının caiz olduğunu ifade eder. Nur suresinde geçen "Zinetlerini de açmasınlar, ancak görünenler hariç" ayeti de  bu manaya delil kılınmıştır. Celaleyn Tefsiri'nde zinetten istisna edilen yerlerin eller ve yüz olduğu belirtilir. Şafii hazretleri, yabancı kadının yüz ve ellerine bakmanın fitne tehlikesi taşıdığı için haram olduğunu da söylemiştir. Buradaki istisnadan maksadın yüz ve eller olduğuna dair İbnu Abbas'tan da rivayet gelmiştir. İbnu Abbas'ın bir rivayetinde bu açıklama Resulullah'a aittir. [4]

 

ـ5249 ـ3ـ وعن دِحْيَةُ الْكَلْبِى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أُتِىَ رَسُولُ اللّهِ # بِقَبَاطِىَّ فَاَعْطَانِى قُبْطِيَّةً. وَقَالَ: اصْدَعْهَا صِدْعَيْنِ، فَاقْطَعْ إحْدَاهُمَا قَمِيصاً، وَأعْطِ اَخرَ امْرَأتَكَ تَخْتَمِرُ بِهِ، وَلْتَجْعَلْ تَحْتَهُ ثَوْباً َ يَصِفُهَا[. أخرجه أبو داود.»القَباطىُّ« ثياب رقاق بيض بمصر، واحدتها قبطية بضم القاف، وأما بكسر القاف فمنسوب الى القبط، الجيل المعروف.و»الصَّدع« الشق: أي شقها نصفين، وكل واحد منهما صدع بكسر الصاد، وأما بالفتح فهو المصدر .

 

3. (5249)- Dihye el-Kelbî  (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a (Mısır'dan), (beyaz renkli ve ince olan) kubâtî kumaşlar getirilmişti. Bana ondan bir kupon verdi ve:

"Bunu ikiye böl, bir parçayı kendine kamis yap, diğerini hanımına ver. Bununla kendine bürgü yapsın!" buyurdular. (Ayrılmak üzere Dıhye) geri dönünce:

"Hanımına söyle, bunun altına bir  astar koysun da bedenini vasfetmesin!" buyurdular." [Ebu Davud, Libas 39, (4116).][5]

 

AÇIKLAMA:

 

Kubâtî, kıbtî kelimesinden gelir. Kıptî, Mısır'ın yerli halkına verilen isimdir. Kopt da denir. Kubâtî, Mısır'da koptlar tarafından imal edilip, hariç memleketlerde pazarlanan bir kumaş nevidi. Hadis bu kumaşın beyaz ve ince olduğunu, giyen kimsenin bedenini gösterdiğini belirtmektedir. Bu sebeple Aleyhissalâtu vesselâm bunu giyecek kimsenin alta, astar dediğimiz bir başka kumaş koymasını emreder. Bu emir iki ayrı mahzuru bertaraf etmeye matuf olabilir:

a) Kumaşın teni göstermesi,

b) Vücud hatlarını göstermesi. Dinimiz, vücud hatlarını gösterecek darlık ve incelikte olan  elbiselerin giyilmesini tecviz etmemiştir. [6]

 

ـ5250 ـ4ـ وعن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كَانَتْ أُمُّ سَلَمَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها َ تَضْعُ جِلْبَابَهَا عَنْهَا وَهِيَ في الْبَيْتِ طَلَباً لِلْفَضْلِ[. أخرجه رزين .

 

4. (5250)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ), evinde iken de cilbabesini (başörtüsünü) fazilet ümidiyle üzerinden hiç çıkarmazdı." [Rezin tahric etti.][7]

 

ـ5251 ـ5ـ وعن مالك: ]أنَّهُ بَلَغَهُ أنَّ أَمةً كَانَتْ لِعَبْدِ اللّهِ بْنِ عُمَرَ رَآهَا عُمَرُ وَقَدْ تَهَيّأتْ بِهَيْئَةِ الْحَرَائِرِ فَأنْكَرَ ذلِكَ عَلَيْهَا[ .

 

5. (5251)- İmam Malik rahimehullah'a ulaştığına göre, Abdullah İbnu Ömer'in bir cariyesi vardı. Hz. Ömer onu, hürlerin kıyafetine bürünmüş vaziyette görünce bu davranışını normal karşılamayıp müdahale etti. [Kızı Hafsa'nın yanına girip:

"Oğlan kardeşinin cariyesini halkın içine karışmış görmedin mi, hürlerin kıyafetine bürünmüş değil mi?" dedi ve Hz. Ömer bu hali hoş karşılamadı.]" [Muvatta, İsti'zan 44, (2, (981).][8]

 

AÇIKLAMA:

 

Kılık kıyafet, kişinin içtimâî statüsünü de tayin eden bir faktördür. İslam dini, herkesin kendine uygun kıyafeti taşımasını esas kabul etmiştir. Erkek kadına, kadın erkeğe kıyafette benzememelidir. Kölenin hür olana benzemesini de uygun  görmez. Hz. Ömer, kölehür ayırımının kıyafette korunması taraftarıdır."[9]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/54.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/54.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/54.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/54.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/55.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/55.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/56.

[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/56.

[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/56.