Print Page | Close Window

Yarışma Birincisi

Printed From: Vesiletunnecat
Category: GENEL FORUM
Forum Name: Serbest Kürsü
Forum Description: Konu serbest
URL: http://www.vesiletunnecat.com/forum/forum_posts.asp?TID=1450
Printed Date: 25-04-2024 at 13:52


Topic: Yarışma Birincisi
Posted By: selo27
Subject: Yarışma Birincisi
Date Posted: 07-05-2010 at 09:27
Didem Rumeysa Sezginer

 Bu gün, sabâ yeli dokundu yüreğime. Bir selam getirdi ötelerden.

     Bir selam ki… zamanı sarıp, mekânı kuşatan. O selamdı yüreğimi hakikate bağlayan. Çağlar ötesinin en büyük buluşmasının kokusu vardı sanki üzerinde. Göklerin Emîni ile Yerlerin Emîni buluşmuşlardı dünyanın en aydınlık mağarasında. Yer, gök buluşmuştu o anda. Madde, mânasına kavuşmuştu. Mülk, melekûtuna; şehadet gaybına kucak açmıştı birden. İşte bu arzı arşa bağlayan buluşmada da bir “selam” vardı. Barış ve esenlik yüklü selam ile başlamıştı söze Cibrîl, göklerin emini. Kelâm-ı Ezelînin yeryüzüne dokunuşunun ilk ânı o selama dayandırılmıştı.

     Vahyin ihtişamıyla kabaran, titreyen yüreği sükuna erdirmek de Hz. Hatice’ye düşmüştü selamı hatırlatarak. El-Emîn mührüyle çağları aydınlatan yüce Ruh (a.s.m.),  bu selâmı taşımıştı tüm zamana ve mekana. Barış ve huzurun çağlayanları coşmuştu birden. Öylesine coşmuşlardı ki, o asra Saadet Asrı imzası atılmıştı göklerden. O asır saadetin, huzurun, mutluluğun boyasıyla boyanmıştı. Sadece o asır değil, her asır da ne kadar tutunursa o selama, o kadar saadet asrı olacaktı, o kadar barış ve mutluluk taşıyacaktı.

     İşte huzuru, barışı farklı yerlerde arayanlar, bir dönüp de baksalar o asra; öylesi şeyler görecekler ki kelimeler taşıyamaz o ihtişamı. Bir kuşun vefatıyla burulmuş küçücük bir kalbin yanında bulacaklar El-Emîn’i. Hasta bir Yahudi çocuğun elini tutuşunu izleyecekler hayretle. Taşlanan vücudundan kanlar akarken bile “bilmiyorlar” diye yakarıp Rabden onlar için af dileyişini dinleyecekler. Hayatını O’na düşmanlığa kilitlemiş karanlık ruhlara dahi ne kadar büyük bir nezaketle ve şefkatle davrandığını hissedecekler.

     Asırlar, huzur ve barış için sistemler bulma telaşıyla iç içe girdaplar içerisinde boğuluyorsa eğer sadece şu söze kulak versinler. “Farz kılınan ibadetlerden sonra amellerin en hayırlısı; kalplere sevinç koymaktır.” Sadece bu söze uygun davransa herkes, barış meşaleleri  tutuşmaz mı yüreklerde? Huzurun toz pembe iklimi ılıtmaz mı her yanı, kavgaya gürültüye vakit kalır mı?

     Bu gün sabâ yeli dokundu yüreğime. Bir selam getirdi ötelerden.

     Uğruna kâinatın yokluk karanlıklarının, varlık ışıltısıyla aydınlandığı o Zât’ın(a.s.m.) selamıydı. O selama tutunuşta, O’nun duasına katılan âminler saklıydı. İnsan; değerini işte bununla bulmuştu. Her şey o anda Yüce Sanatkâr’a intisabın onuru ile yoğrulmuştu. Öylesi paha biçilmez bir yere koymuştu ki insanı Rahmân, kim yıkabilirdi böylesi değer verilenin yüreğini, bundan sonra. Arş-ı Rahmana hiç dil uzatılabilir miydi? İncitilebilir miydi o, kıymeti biline biline?

     Bu şuurla, inceden inceye işledi hâli O’nun hayat karelerinde. Nezaketin motifleri indi semadan yeryüzüne O’nun(A.S.M) inişiyle. Şefkat ırmakları çağıldadılar, sürur şehrayinlerine dönüştü her yer. Kızlarını kumlara gömenler tarihe gömüldüler sanki, o kişiler gittiler de yerlerine karıncayı incitmeme hesabı yapanlar geldiler. Öyle ki hem gidenler onlardı, hem de gelenler. Yüreklerdeki buz dağlarına göklerden zülfikâr  indi sanki, nasıl da bir anda eriyiverdiler.

     Ruh hiffeti arayanlar varsa aramızda eğer, saadet asrına uzansınlar da bir baksınlar o diyara. O’nun kendilerine uzanan elinin sıcaklığında eriyip gitsinler. Yetimin başını okşamayı bu kadar önemseyen Yüce Ruh, bu asrın yetimlerine de elini uzatmaz olur mu hiç? Başlarını okşamaz mı? Onun okşadığı başı taşıyan gövdedeki yürek katı olarak kalabilir mi, bundan sonra?

     Bu gün sabâ yeli dokundu yüreğime. Bir selam getirdi ötelerden.

     Bu selam, çağlar ötesinde yazılmış insanlık destanını taşıyordu üzerinde. Tüm çağlar bağlanmışlardı o destana. Sanki besmelelerin “be”leri gelmişlerdi de, bir uçlarını o asra takmışlardı, bir uçlarını ise her bir asra. Besmelelerin “be”lerinden akmıştı barış ve huzur her asra böylece. Zamanı ilmek ilmek bağlamıştı Rahman saadet asrına.

     Bir “be”  harfi de ben diledim Rab’den, yüreğimi o yüce yüreğe bağlayan.  
 





Print Page | Close Window